26

Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, "Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?" derler. (Allah) onunla (ondan ders çıkarıp çıkarmamaları ile) birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.6

5. Müşrikler Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu inkâr ediyor, onu Hazret-i Muhammed’e birilerinin yazdırdığını, onun bir şiir olduğunu söylüyorlardı. Allah da onları bu iddialarını ispatlamaya çağırıp “Madem” diyordu, “Kur’an Allah kelamı değil de bir beşer sözüdür, öyle ise siz de onun gibi bir kitap (İsrâ, 17/18), sûreleri gibi on sûre (Hûd, 11/13), bir sûre (Yunus, 10/38), hiç olmazsa onun gibi bir söz (Tûr, 52/34) getirin” teklifinde bulunmuştu. Bu tekliflerin dile getirildiği ayetlere tefsir ilminde “tehaddi/meydan okuma ayetleri” denilmektedir.

İşte bu ayette ve bir sonraki 25. ayette müşriklere bunu asla başaramayacakları açıkça bildirilmekte ve inkârda devam ederlerse cezalarının cehennem olacağı konusunda uyarılmaktadırlar.

6. Fâsık, Allah’a itaat çizgisinin dışına çıkan kimse demektir. Kelime, Kur’an-ı Kerim’de “kâfir”, “günahkâr”, “yalancı” ve “kötülük yapan” anlamlarında kullanılmıştır. Burada “fasık” kâfir anlamında kullanılmaktadır. Allah hakkı görmeleri için kullarına akıl, irade ve duyu organları gibi nimetler vermiş, ayrıca kendisini bilmeleri, emir ve yasaklarını öğrenip uygulamaları için peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bir kısım insanlar bu ilahi yol göstermelerden yararlanmışlar, bir kısmı ise bunlara kulak asmamış, inkâr yolunu seçmişlerdir.

Kendi iradesini kullanarak, îman veya inkâr, doğru yolu tutma ya da sapma, itaat ya da isyan yollarından birini seçen insandır. Allah ise bu tercihin sonucunu yaratarak ortaya çıkarır. Kısaca “Allah’ın saptırması”, sapkınlığı seçen insanın tercih ettiği şıkkı (sapkınlığı) yaratması demektir. Aynı açıklama, “Allah’ın hidayete erdirmesi” ifadeleri için de geçerlidir. Yani hidayete ermeyi, doğru yolu seçmeyi tercih edenlerin bu tercihini Allah yaratır.

İnsanın kendi tercihi sonucu olarak sapması veya hidayete ermesi ile Allah’ın bu tercihi yaratarak eyleme dönüştürmesi arasındaki bu ilişki, ayetin sonundaki şu ifadede açıkça görülmektedir: “Allah, onunla (ondan ders çıkarıp çıkarmamaları ile) birçoklarını saptırır, birçoklarını da hidayete erdirir.” Aynı ilişki, “Onlar yoldan sapınca Allah da onların kalplerini saptırdı.” (Saff, 61/5) ve “Allah’ın ayetlerine inanmayanları Allah elbette hidayete erdirmez.” (Nahl, 16/104) ayetlerinde de görülmektedir.

Bu açıklama, Kuran’daki bütün “Allah’ın saptırması” ifadeleri için de geçerlidir.

 

Diyanet Meâli (Diyanet İşleri Başkanlığı)

 

26 ﴿