10İşte onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söyledikleri için onlara büyük bir azâp vardır. "Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır". Hastalık bedene arız olan şeyde gerçek manasındadır, bu şey nu normal davranışından çıkarır ve hareketlerine zarar verir. Hastalık nefsin kemaline engel olan psikolojik şeylerde de mecazdır, Meselâ cahillik, akide bozukluğu, kıskançlık, kin ve günah sevgisi gibi. - Çünkü bunlar fazilete ulaşmaya engeldir yahut gerçek ve ebedî hayatın kaçmasına sebeptir. Âyet-i Kerîme her ikisine de muhtemeldir. Çünkü kaçırdıkları liderlik gibi şeylerden dolayı kalpleri acı duyuyordu ve Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in günbegün kuvvetlenmesini ve yükselmesini çekemiyorlardı. Allah da onun durumunu daha da yükselterek ve şânım yücelterek üzüntülerini artırdı. Onların nefisleri küfür, itikat bozukluğu, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e düşmanlık vb. şeylerle afete maruz kalmıştı, Allahü teâlâ da bunu kalplerini mühürlemekle veyahut teklifi artırarak, vahyi tekrar ederek ve yardımını katlayarak artırdı. Artırmayı Allah'a nisbet etmek, sonuç olması itibarı iledir. "Pisliklerini artırdı” (Tevbe: 125) âyetinde sûreye nisbet edilmesi ise sebep olmasındandır. Hastalıktan Müslümanların gücünü, Allah'ın onlara meleklerle yardım edip de kalplerine korku salmasıyla imdat ettiğini gördükleri zaman içlerine giren korku ve zaaflarını murat etmek de mümkündür. Hastalığın artmasından da Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in muzâffer olup ülkelere yayılmasını murat etmek de muhtemeldir. "Yalan söyledikleri için onlara incinen (incitici) bir azâp vardır". Burada geçen elîm, mu’lem (canı yanan) manasınadır. Elimün ve elîmün şeklinde çekimi yapılır, tıpkı veciün ve vecîün gibi. Mübalağa için azâp onunla sıfatlanmıştır, şairin şu mısraında olduğu gibi: Aralarında selamlaşmaları feci vuruştur. Bu da: Cedde cidduh tarzındadır. "Bima kânu yekzibun” Âsım, Hamze ve Kisâî böyle okumuşlardır, mana da bisebebi kizbihim (yalanları yüzünden) demek olur. Ya da yalanlarına bedel (karşılık) olarak demek olur, o da: Îman ettik, sözleridir. Diğerleri de kezzebeden getirerek yükezzibun şeklinde okumuşlardır. Çünkü onlar Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'i kalpleriyle ve din cambazlarıyla baş başa kaldıkları zaman yalanlıyorlardı. Yahut da mübalağa etmek ve çoğaltmak için kezzebe'den gelmiştir; Meselâ beyyeneş şey'ü ve mevvetel behaimu (hayvanlar çok öldü) gibi. Ya da kezzebel vahşiyyü'den gelir ki, vahşi hayvan bir tur koştuktan sonra dönüp arkasına bakmaktır. Çünkü münâfık da mütereddittir. Yalan hilaf-i vaki olarak haber vermektir, o da haramdır. Çünkü ağır azapla tehdit edilmiştir. İbrâhîm aleyhisselâm, üç defa yalan söyledi sözünden maksat atıf yapmaktır (üstü kapalı söylemektir). Ancak şeklen yalana benzediği için öyle denilmiştir. |
﴾ 10 ﴿