81

Hayır, kim bir kötülük kazanır ve suçu onu kuşatırsa, işte onlar cehennemin dostlarıdır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

"Belâ” bu da uzun süre ve çağlar boyu ateşin dokunmayacağına dâir kabul etmedikleri şeyi en genel şekilde ispat etmektedir ki, sözlerinin bâtıl olduğuna delil gibi olsun. Ve bu edât olumsuz şartın cevabına özgüdür. (Kim bir kötülük kazanırsa) çirkin bir şey yaparsa demektir. Seyyie ile hatie arasında şu fark vardır: Seyyie doğrudan hedef alarak yapılandır, hatie ise genellikle yanlışlıkla yapılandır. Çünkü o hatadan gelir. Kesb fayda sağlamaya çalışmaktır. Kazanmanın kötülüğe nispet edilmesi,

"onları acıklı bir azapla müjdele” (Al-i Imrân: 21) âyeti ve bu kabilden olanlar türünden (alay etmek için)dir.

"Suçu onu kuşatırsa” yani onu istila eder ve bütün hâllerini kaplar da hiçbir yanı dışarıda kalmayacak şekilde onunla kuşatılmış gibi olursa demektir. Bu da ancak kâfir için doğru olur, zira başkası kalbi ile tasdikten ve dili ile ikrardan başka bir şey yapmasa da suç onu kuşatmaz. Bunun içindir ki, selef onu küfür ile tefsir etmiştir. Bunun tahkiki de şöyledir: Kim bir günah yapar da onu kökünden çekip atmazsa, bu onu onun gibi şeyi tekrara, ona dalmaya ve ondan daha büyüğünü yapmaya sürükler. Sonunda günahlar onu istila eder ve kalbini tamamen sarar. O da tabiatıyla günahlara meyleder hâle gelir, onları beğenir ve onlardan başkasında zevk olmadığına inanır ve diğer şeylerden nefret eder, ona öğüt vereni dinlemez. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Sonra kötülük yapanların akibeti âyetlerimizi yalanlamak oldu” (Rum: 10). Nâfi' hatiâtuhu okumuştur. Hemzenin ye'ye kalbi ve idgam ile de hatıyyatuhu da okunmuştur.

"İşte onlar cehennemin dostlarıdır” âhirette oradan ayrılmayacaklardır, tıpkı dünyada sebeplerinden ayrılmadıkları gibi.

"Onlar orada ebedî kalacaklardır". Devamlı yahut uzun süre demektir. Gördüğün gibi ne bu Âyette ne de öncesinde büyük günah işleyenin cehennemde ebedî kalacağına dâir delil yoktur.

81 ﴿