191

Onlar ki, Allah'ı ayakta, oturarak ve yanları üstü zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. Rabbimiz, bunları boş yere yaratmadın. Seni tenzih ederiz. Bizi ateş (cehennem) azabından koru, derler.

"Onlar ki, Allah'ı ayakta, oturarak ve yanları üstü yatarak zikrederler". Yani Allah'ı ayakta, oturarakve yan yatarak olduğu gibi bütün hâllerinde zikrederler, demektir. Efendimiz aleyhis-salâtü ves-selâm'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

"Kim cennet bahçelerinde dolaşmak isterse, Allah'ı çok zikretsin". Mananın şöyle olduğu da söylenmiştir: Onlar güçlerinin durumuna göre namazı bü hâllerde kılarlar. Çünkü aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz, İmran bin Husayn'a: Namazı ayakta kıl, eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan yatarak îma ile kıl, buyurmuştur. Bu da Şâfiî radıyallahü anh'in, hasta yan tarafına yaslanarak bedeninin ön kısımlarını kıbleye getirerek namaz kılar görüşünün delilidir.

"Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler” bundan sonuç çıkarır ve ibret alırlar ki, bu da ibâdetlerin en faziletlisidir.

Nitekim aleyhis-salâtü ves-selâm: Tefekkür (düşünme) gibi ibâdet yoktur, buyurmuştur. Çünkü o kalbe mahsustur ve halktan (yaratılanlardan) maksat da odur. Efendimiz'den şöyle dediği de rivâyet edilmiştir: Bir adam döşeğine sırt üstü uzanmıştı, başını kaldırdı, göğe ve yıldızlara baktı: Şahadet ederim ki, sen Rabb'sin ve Hâlik'sın. Allah'ım, beni bağışla, dedi. Allah da ona baktı ve onu bağışladı. Bu da usul (akaid) ilminin şerefini ve onunla uğraşanların üstünlüğünü gösteren açık bir delildir.

"Rabbimiz, bunları boş yere yaratmadın” burada kavl maddesi gizlidir, yani böyle diyerek düşünürler demektir. Bu da düşünülecek şeylere veyahut halk lâfzından yaratılan gökler ve yer murat edilmesine göre halka yahut da ikisine de işarettir. Çünkü o ikisi de mahlûk manasınadır.

Mana da şöyledir: Sen bunları boş yere hikmetsiz yaratmadın; bilâkis onları büyük hikmetler için yarattın. Bunlardan biri de insanın varlığının başlangıcı ve geçimine sebep olması, seni tanımaya götüren ve sana itâat etmeye teşvik eden delil olmasıdır. Böylece senin yakınında ebedî hayata ve sonsuz mutluluğa nâil olur.

"Seni tenzih ederiz” seni boş şeylerden ve bâtıl nesneler yaratmaktan tenzih ederiz. Bu da ara cümledir.

"Bizi cehennem azabından koru” bunlara kusurlu baktığımız ve gereğini yerine getirmediğimiz için. Fekına diyerek fe getirmesi, göklerin ve yerin yaratılma sebebini bilmelerinin onları bu sığınmaya götürmesindendir.

191 ﴿