6Yetimleri deneyin. Nikah çağına yetiştikleri zaman; eğer onlardan rüştüne erdiklerini sezerseniz, mallarını onlara verin. Onları israf ederek ve büyürler de (elimizden alırlar) diye tez elden yemeyin. Kim zengin ise yemekten çekinsin. Kim de fakir ise örfe göre yesin. Onlara mallarını verdiğiniz zaman onlara şâhit tutun. Hesap görücü olarak Allah yeter. "Yetimleri deneyin” onları buluğa ermeden önce sınayın; dinleri, malı koruma ve iyi idare etme konusunda sınayın demektir. Bu da alışverişle ilgili ufak tefek şeylerde onlara yetki vermekle olur. Ebû Hanîfe'ye göre ona tasarruf edeceği bir miktar mal verilir. "Nikah çağına yetiştikleri zaman” buluğ anına vardıkları zaman Meselâ düş azmak ve bize göre on beş yaşını tamamlamak gibi. Çünkü aleyhisselâm Efendimiz: Çocuk on beş yaşını doldurduğu zaman sorumlu olur ve ona had uygulanır, buyurmuştur. Ebû Hanîfe'ye göre de on sekiz yaşıdır. Nikah çağına yetişmesi buluğa ermekten kinayedir, o sırada evlenmeye uygun hâle gelir. "Eğer onlardan rüştüne erdiklerini sezerseniz” eğer olgunlaştıklarını görürseniz demektir. Anestüm, ehastüm şeklinde de okunmuştur ki, ahsestüm manasınadır. "Mallarını onlara verin” buluğa erdikten sonra geciktirmeden. Âyetin nazmında şart edâtı olan "in” "izâ"nın cevabıdır, çünkü onda şart manası vardır. Cümle de denemenin sonunu göstermektir. Sanki şöyle buyurmuştur: Yetimleri buluğ anlarına ve mallarının kendilerine teslimi hak etme çağlarına kadar deneyin; onlardan rüştüne erdiklerini sezme şartı ile. Bu da rüştlerini ispat etmedikçe onlara verilmeyeceğine delildir. Ebû Hanîfe şöyle buyurmuştur: Buluğdan sonra yedi yıl daha geçerse malları onlara verüir buyurmuştur. Çünkü o, kişide değişimin olduğu çağlardır. Çocuk ondan sonra iyiyi kötüyü ayırır, ibâdetle emredilir, rüştünü ispatlamasa da malı ona teslim edilir. "Onları israf ederek ve büyürler de ellerinizden alırlar diye tez elden yemeyin". İsraf ederek ve büyümelerini göz önünde tutarak demektir yahut israfınızdan ve büyümelerini göz önüne almanızdan dolayı demektir. "Kim zengin ise çekinsin” o mallan yemekten "kim de fakir ise örfe göre yesin” ihtiyacı ve ücreti kadar. Burada geçen iffet lâfzı ve örfe göre yemek velinin çocuğun malında hakkı olduğunu akla getirir. Aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz: Kucağımda bir yetim var, onun malından yiyebilir miyim, diyen birine: Örfe göre, malsmmadan (sahiplenmeden) ve onun malını harcayarak kendi malını korumak niyetinde olmadan, buyurmuştur. "Onları yemeyin” dedikten sonra böyle taksim etmesi,lileri yetimlerin mallarını alıp kendi nefislerine harcamaktan men etmek içindir. "Onlara mallarını verdiğiniz zaman onlara şâhit tutun” mallan ellerine aldıkları zaman demektir. Çünkü töhmeti kaldırır, husumeti önler ve tazmini vâcip kılar. İfadenin zahiri şunu göstermektedir ki, kayyim delil getirmedikçe iddiası kabul olunmaz. Bize göre tercih edilen budur, Maliki mezhebi de böyledir. Ebû Hanîfe ise buna muhalefet eder. "Hesap görücü olarak Allah yeter” hasiben muhasiben demektir. Öyle ise size emrettiği şeye muhalefet etmeyin ve size çizdiği sınırı aşmayın. |
﴾ 6 ﴿