89

Allah sizi boş yere ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz; ancak azmettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Onun kefareti de ailenize yedirdiğinizin ortasından on yoksulu yedirmek yahut onları giydirmek veyahut bir köle azat etmektir. Kim bunları bulamazsa, üç gün oruç tutmaktır. İşte ant içtiğiniz zaman yeminlerinizin kefareti budur. Yeminlerinizi muhafaza edin. Allah âyetlerini size böyle açıklıyor ki, şükredesiniz diye.

"Allah sizi boş yere ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz” bu da kişinin kasıtsız olarak ağzından çıkan şeydir. Meselâ adamın: Hayır vallahi, evet vallahi, demesi gibi. Şâfiî bu görüştedir.

Şöyle de denilmiştir: Öyle olduğunu zannettiği hâlde yemin edip de öyle olmayandır. Ebû Hanîfe rahmetüllahi aleyh de buna kail olmuştur.

"Fi eymaniküm” "yuahizükü mullahu"nûn yahut "ellağvi"nin sılasıdır. Çünkü o mastardır ya da ondan hâl’dir.

"Ancak azmettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutar” kasıt ve niyetle sağlam yeminlerinizden sorumlu tutar.

Mana da şöyledir: Sağlam yaptığınız yeminleri bozduğunuz zaman sorumlu tutar. Bozma bilindiği için zikredilmemiştir. Hamze, Kisâî ve İbn Ayyaş da Âsım'dan rivâyetle şeddesiz olarak "akattüm” okumuşlardır, İbn Âmir de İbn Zekvân rivâyetinde "âkattüm” okumuştur ki, o fâale'den gelir, faale manasınadır.

"Fe-keffaretuhu” yani keffaretü niksihi demektir ki, günahını gideren ve onu kapatan şey demektir. Âyetin zahirini yemini bozmadan önce mal ile kefaretini vermenin câiz olduğuna delil getirmişlerdir. Bu da bize (Şâfiîlere) göredir. Hanefiler buna muhalefet ederler. Çünkü Efendimiz aleyhisselâm: Kim bir şeye yemin eder de başkasını daha hayırlı görürse yemininin kefaretini versin ve o hayırlı olanı yapsın, buyurmuştur.

"Ailenize yedirdiğinizin ortasından” çeşit yahut miktar bakımından demektir ki, o da her yoksul için bize göre bir müd'dür, Hanefilere göre yarım sa'dır.

"Min evsatı” mahallen mensûbtur, çünkü o mahzûf mef’ûlün sıfatıdır, takdiri şöyledir: En tutimu aşerete mesakine min evsatı tutimune.

Ya da ıt'amun'dan bedel olarak merfû’dur. Ehlun da erdun veznindedir.

"Ehâliküm” şeklinde de okunmuştur ki, bu da ye'yi üç hâlde de elif gibi sâkin kılanlara göredir. Bu da ehlin çoğuludur, leyl'in çoğulu leyaliy ve ard'ın çoğulu aradıy gibi. Ehlat'ın çoğuludur da denilmiştir.

"Ev kisvetühüm” bu da "it'amun” üzerine ya da "min evsatı"nın üzerine atıftır, eğer bedel kılınırsa. Kisvet (giyim) de avreti örtecek bir kumaştır. Geniş entaridir yahut rida'dır veyahut izar'dır da denilmiştir. Kâf’ın zammı ile (ev küsvetühüm) de okunmuştur ki, bu da lügattir, Meselâ kudvet ve kıdvet gibi. Ev kisvethüm, kemisli tutimune ehliyküm demektir ki, israf veya dar şekilde ailenizinki ile eşit olarak demektir. Kâf da mahallen merfû’dur, takdiri de: İt'amuhum keüsvetühüm demektir.

"

Yahut bir köle azat etmektir” bir insanı hürriyetine kavuşturmaktır. Şâfiî bunda kölenin mü'min olmasını şart koşmuş, onu adam öldürme kefaretine kıyas etmiştir.

"Ev” edatının manası da mutlak olarak bu üçten birini seçmektir, mükellefi seçimde muhayyer bırakmaktır.

"Kim bulamazsa” bunlardan birini "üç gün oruç tutmaktır” bunun kefareti üç gün oruç tutmaktır. Ebû Hanîfe arka arkaya olmasını şart etmiştir, çünkü "selâete eyyamin mütetabiatin” şeklinde de okunmuştur. Bize göre şaz kırâat delil değildir, çünkü ne yazıya geçmiş, ne de sünnette rivâyet edilmiştir. (Bu) zikredilen "yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizin kefaretidir” yemininizi bozduğunuz zaman demektir.

"Yeminlerinizi muhafaza edin” gelişi güzel davranmayın, olur olmaz yerlerde kullanmayın yahut da elinizden geldiği kadar yerine getirin, onu bir hayrı kaçırmaya vesile kılmayın ve bozduğunuz zaman kefaretini verin, demektir.

"Kezâlike” bu açıklama gibi "Allah size âyetlerini açıklıyor” şerîatının alametlerini gösteriyor "ki, şükredesiniz diye” öğretme nimetine yahut şükrü vâcip olan nimetlerine. Çünkü bu gibi açıklama size çıkış yolunu kolaylaştırır.

89 ﴿