105İşte âyetleri bu şekilde açıklıyoruz ki, dersini görmüşsün desinler ve biz onu bir topluluğa açıklayalım. (İşte âyetleri bu şekilde açıklıyoruz) bu anlatma gibi âyetleri de anlatıyoruz. O da manayı arka arkaya gelen manalar içinde vermektir, sarftan gelir ki, bir şeyi bir hâlden başka bir hâle geçirmektir. "Veliyekulu dereste” yani açıklamamızın dersini görmüşsün, desinler. Lâm akibet lamıdır, ders de okumak ve öğrenmektir. İbn Kesîr ile Ebû Amr "dâreste” okumuşlardır ki, ehl-i kitaptan ders gördün ve onlarla müzakere ettin, demektir. İbn Âmir ile Ya'kûb da "dereste” okumuşlardır ki, durus'tan gelir yani bu âyetler eskimiş ve silinmiş demektir. Tıpkı "öncekilerin masalları” (Enam: 25) ve benzer âyetler gibi. Ra'nın zammı ile "derüset” de okunmuştur ki, dereset'in mübalağa kalıbıdır. Meçhul siygasıyla "düriset” de telâffuz edilmiş ki, okunmuş yahut silinmiş demektir. "Dâreste” de okunmuştur ki, dereste manasınadır ya da ey Muhammed, sen Yahûdîlerden ders gördün demektir. Burada Yahûdîleri daha önce geçmeseler de zamir olarak almak câizdir, çünkü ders durumları meşhurdur. "Deresne” de okunmuştur ki, afeven (silindi) demektir, "derese” de okunmuştur ki, Muhammed ders gördü demektir. "Darisatün” de okunmuştur ki, eski yahut ders sâhibi demektir, tıpkı "fî işetin radıyeh” (Hakka: 21) âyetinde olduğu gibi. "Ve linübeyyinehu” lâm da esas manasındadır, çünkü açıklamak âyetleri vermenin maksadıdır. Zamir mana itibarı ile âyetlere gitmektedir ya da Kur'ân'a râcidir, zikri geçmese de câizdir, çünkü bellidir, ya da mastara (tebyîn'e) gitmektedir. "Bilen bir topluluğa açıklayalım” çünkü ondan istifade edecek olanlar onlardır. |
﴾ 105 ﴿