9Sizden öncekilerin; Nûh, Âd, Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin - ki, onları ancak Allah bilir - haberi size gelmedi mi? Peygamberleri onlara açık kanıtlar getirdiler; onlar da ellerini ağızlarına götürüp: "Şüphesiz biz sizinle gönderilen o şeyi inkâr ettik ve şüphesiz biz, bizi davet ettiğiniz o şeyden kuşku verici bir şüphe içindeyiz” dediler. "Sizden öncekilerin, Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin haberi size gelmedi mi?” Bu da Mûsa aleyhisselâm’ın konuşmasındandır ya da Allah'tan yeni söz başıdır. "Ve onlardan sonrakilerin - ki, onları ancak Allah bilir -” bu itiraziye cümlesidir ya da Ellezîne min ba'dihim mâkabline ma’tûftur, layalemehüm de ara cümledir. Mana da şöyledir: O kadar çokturlar ki, sayılarını ancak Allah bilir. Bunun içindir ki, İbn Mes'ud radıyallahü anh: Soy bilimciler yalan söyledi, buyurmuştur. "Peygamberleri onlara açık kanıtlar getirdiler; onlar da ellerini ağızlarına götürdüler” peygamberlerin getirdikleri şeylere kızarak ağızlarını kapattılar, şu âyet gibi: "Öfkelerinden parmaklarını ısırdılar” (Al-i İmran: 119) ya da şaştıklarından ellerini ağızlarının üzerine koydular yahut alay etmek için, Meselâ gülmesini yenemeyen kimse gibi. Ya da Peygamberleri susturmak ve ağızlarını kapattırmak için - onlara selâm olsun - ya da böyle yapmakla dülerine ve konuştukları "sizi şüphesiz inkâr ettik” sözlerine işâret ettiler. Bundan, size bundan başka cevap yoktur, demek istediler ya da ellerini peygamberlerin ağızlarına götürdüler, onları konuşmaktan men etmek istediler. Buna göre olayın temsil olma ihtimali vardır. Şöyle de denilmiştir: Eydi, eyadi manasınadır ki, nimetler demektir yani peygamberlerin nimetlerini geri çevirdiler. Onlar da ettikleri vaazlar ve onların ağızlarına konulan hüküm ve şerîatlarla ilgili vahiylerdir. Çünkü onları yalanladılar, kabul etmediler; sanki geldiği yere geri gönderdiler. "Şüphesiz biz sizinle gönderilen o şeyi inkâr ettik, dediler” sizinle gönderilen derlerken de alay ediyorlardı. (Şüphesiz biz, bizi davet ettiğiniz o şeyden şüphe içindeyiz) îmandan . İdgam ile "ted'unna” da okunmuştur. (Kuşku verici) şüpheye düşürücü yani şüphe taşıyan demektir ki, o da nefsin telaş edip hiçbir şeye ısınmamasıdır. |
﴾ 9 ﴿