16Süleyman, Dâvûd'a mirasçı oldu ve: Ey insanlar, bize kuşdili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Şüphesiz bu, gerçekten apaçık bir lütuftur” dedi. "Süleyman, Dâvûd'a mirasçı oldu” peygamberliğe yahut ilme yahut mülke mirasçı oldu yani bu hususlarda onun yerine geçti demektir, diğer oğulları değil, onlar on dokuz kardeş idiler. "Ve: Ey insanlar, bize kuşdili öğretildi ve bize her şeyden verildi, dedi” bunu da Allah'ın nimetini teşhir etmek ve onları duyurmak ve mu'cizeden bahs ederek insanları bunlara inanmaya davet etmek için dedi. O mu'cize de kuşdili ilmi ile verilen diğer büyük şeylerdir. Âyette geçen mantık ve nutk örfe göre insanın içindekini ifade eden şeydir, ister sade isterse bileşik olsun. Bazen nutk (konuşma) insandakine benzetilerek ya da söz gelimi her sese denilir. Meselâ natakatil hamametü (güvercin konuştu / öttü) gibi. Hayvana natık, cansıza samit (sessiz) denilmesi de bundandır. Çünkü hayvan sesleri de hayale tâbi olması sebebiyle ibare (ifade) yerine konulmuştur, kaldı ki, onlarda da hayvanın maksadına göre değişen sesler vardır, o cinsten olanlar onu anlar. Belki de Süleyman aleyhisselâm bir hayvanın sesini işittiği zaman kutsal gücü ile o sesi çıkartan hayali ve ne maksatla çıkardığını anlardı. Bunlardan biri de bir gün öten ve oynayan bir bülbüle rastladı, yarım hurma yediği zaman dünya devrilsin, diyor, dedi. Bir gerdanlı güvercin seslendi: Keşke halkyaratılmasa idi, dediğini söyledi. Belki de o kursağı dolu ve gönlünde bir sıkıntı olmayan bülbülün sesi idi, belki de güvercin de çok acı çekmiş ve yüreği yanmış biri idi. Ullimna ve utiyna'daki zamirler kendisine ve babasına râcidir, o ikisine salât ve selâm olsun. Ya da yalnız kendine râcidir, dünya kralları gibi siyaset dili ile çoğul kalıbı kullanmıştır. Her şeyden maksat çok şey demektir, Meselâ filancaya herkes gelir ve her şeyi bilir sözü gibi. "Şüphesiz bu, gerçekten apaçık bir lütuftur” kimseye kapalı olmayan bir lütuf. |
﴾ 16 ﴿