12

 Yemin olsun, gerçekten biz, Lokman'a, Allah'a şükret, diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendi için şükreder. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz Allah çok zengindir, övgüye layıktır.

"Yemin olsun, gerçekten biz Lokman'a hikmet verdik” Lokman bin Baura'ya. O Eyyub'un kız kardeşinin yahut teyzesinin oğlu Azer evlatlarındandır. Uzun yaşadı, Davut aleyhisselâm'a yetişti. Ondan ilim aldı ve peygamber olmadan önce fetva verirdi. Cumhur onun hekim / veli olduğu, peygamber olmadığı görüşündedir. Hikmet ulemanın tarifine göre şöyledir: Nazari ilimleri arayarak insan nefsinin kemale ermesini istemektir, elden geldiği kadar üstün fiillere göre eksiksiz meleke kazanmaktır. Onun hikmetinden biri şudur: O, Dâvûd'a aylarca çıraklık etti, Dâvûdzırh yapıyordu. Ona sormadı, Dâvûd onu bitirip de giyince, yaptığını göstererek: Sen savaş gereci olarak ne güzelsin, dedi ve: Susmak hikmettir, onu yapan ise azdır, dedi. Dâvûd aleyhisselâm bir gün ona "nasıl sabahladın?” dedi. O da: Başkasının elinde sabahladım, dedi. Dâvûd bunun üzerinde düşündü, bir çığlık attı. Bir gün ondan bir koyun kesmesini ve en güzel iki parçasını getirmesini istedi. O da dili ile kalbini getirdi. Birkaç gün sonra da ona bir koyun kesmesini ve en kötü iki parçasını getirmesini emretti. O da yine o ikisini getirdi. Sebebini sorunca: O ikisi güzel olursa en güzel şeylerdir, kötü olurlarsa en kötü şeylerdir, dedi.

"Allah'a şükret, diye” enişkür (mastariye) yahut eyişkür (tefsiriye) demektir. Çünkü hikmet vermek de söz manasındadır.

"Kim şükrederse, ancak kendi için şükreder” çünkü faydası ona dönecektir ki, o da nimetin devamını ve artmasını hak etmektir.

"Kim de nankörlük ederse şüphesiz Allah çok zengindir” şükre ihtiyacı yoktur.

"Övgüye layıktır” hamde müstahaktır, hamd etmeseler de, ya da övülendir, bütün mahlukat lisan-ı hâliyle onu över.

12 ﴿