17

 Hiçbir kimse, yaptıklarına mükâfat olarak onlara ne gibi göz aydınlığı saklandığını bilmez.

"Hiç kimse onlara ne saklandığını bilmez” ne Allah'a yakın bir melek, ne de mürsel bir peygamber,

"göz aydınlığından” Efendimiz aleyhissalatu vesselâmdan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: İyi kullarıma gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve bir insanın kalbine gelmeyen şeyler hazırladım. Artık gösterdiğim şeyleri bırak. İsterseniz "hiç kimse onlar için ne gibi göz aydınlığı sakladığını bilmez” ayetini okuyun. Hamze ile Ya'kûb uhfiy okumuşlardır ki, ahfeytü'nün muzarii olur. Nuhfiy ve ahfa da okunmuştur ki, hepsinde fâil Allah olur. Kurrâtu a'yün de okunmuştur, bunda da çeşitlerinin farklı olması mülahaza edilmiştir. Buradaki bilmek marifet manasınadır, edâtı da ya mevsûledir ya da istifhamiyedir, fiil onda amel etmemiştir.

"Yaptıklarına mükâfat olarak” cüzü cezaen (mef'ûlu mutlak) ya da lilcezai demektir ki, mef’ûlün leh olur, çünkü onu gizlemek şânını yüceltmek içindir.

Şöyle de denilmiştir: Bunlar amellerini gizlediler; Allah da sevaplarını gizledi.

17 ﴿