14Hani, onlara elçileri: Ancak Allah'a ibâdet edin, diye önlerinden ve arkalarından gelmişti. Onlar da: Rabbimiz isteseydi, elbette melekler indirirdi. Gerçekten biz sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz, dediler. (Hani, onlara elçileri gelmişti) bu da saikati âdin'den hâl’dir, saikaten'e sıfat yahut enzertüküm'e zarf yapılması câiz değildir, çünkü mana bozulur, "önlerinden ve arkalarından” onlara her taraftan geldiler, onlara her çabayı gösterdiler ya da kâfirlerle geçen macera bakımından mâzi cihetinden ve onlar için âhirette hazırlanan azaptan korkutmakla gelecek cihetinden uyardılar. İki lâfızdan her birinin bunlara ihtimali vardır. Ya da onlardan önce ve sonra geldiler demektir, çünkü geçmişlerin haberi onlara ulaşmıştır. Hûd ile Sâlih de onlara sonrakilerden haber vermiştir, hepsini îmana davet etmişlerdir. Bu ifadenin çokluktan kinaye olması da muhtemeldir, Meselâ Allahü teâlâ’nın: "Ona rızkı her yerden bol bol gelirdi” (Nahl: 112) âyeti gibi. "Ella tabudu illallahe” bien lâ tabudu (en mastariye) ve ey latebudu (tefsiriye) demektir. "Onlar da: Eğer Rabbimiz isteseydi, dediler” elçiler göndermeyi "elbette melekler indirirdi” elçilik için. "Gerçekten biz sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz” iddianıza göre sizinle gönderilen şeyi, çünkü siz de bizim gibi insansınız, bizden bir üstünlüğünüz yoktur. |
﴾ 14 ﴿