16

 Îman eden kimseler için, kalplerinin Allah'ın zikrine ve Hak'tan inene saygı duyacağı ve önceden kendilerine kitap verilip de üzerlerinden uzun zaman geçtiği için kalpleri katılaşanlar gibi olmayacakları vakit gelmedi mi? Onlardan çoğu fâsıklardır.

 (Îman eden kimseler için kalplerinin Allah'ın zikrine saygı duyacağı vakit gelmedi mi?) elem ye'ti vaktuhu (vakti gelmedi mi) demektir ki, enel emrü ye'ni enyen ve enen denir ki, bir şeyin vakti gelmektir. Hemzenin kesri ve nûn'un sükûnu ile elem yein de okunmuştur ki, âne yeînü'den gelir, o da eta (gelmek) manasınadır ve elemmâ ye'ni de okunmuştur.

Rivâyete göre mü'minler Mekke'de kıtlığa yakalandılar, Medîne'ye hicret edip de rızık ve nimete nâil olunca eski hâllerinden gevşediler; âyet de bunun üzerine indi. (Ve inen hakka) Kur'ân'a demektir. Bu da iki sıfattan birinin diğerine atfı gibi lizikrillahi'nin üzerine atıftır. Zikirden Allah'ı zikretmenin murat edilmesi de câizdir. Nâfi', Hafs ve Ya'kûb şeddesiz olarak nezele okumuşlardır ve enzele de okunmuştur. (Önceden kendilerine kitap verilenler gibi olmamalarının vakti gelmedi mi?) bu da en tahşea'nın üzerine atıftır. Rüveys te ile vela tekunu okumuştur ki, maksat ehl-i kitaba benzemekten men etmektir, o da şöyle hikâye edilmiştir:

"Üzerlerinde uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı” Ömürleri uzadığı ve uzun hülyalara daldıkları için süreleri uzadı ya da kendileriyle peygamberlerinin arası uzadığından kalpleri katılaştı demektir. Dal'ın şeddesi ile emeddü de okunmuştur ki, uzun vakit demektir.

"Onlardan çoğu fâsıklardır” kalpleri çok sertleştiği için dinlerinden çıkmış ve kitaplanndakini terk etmişlerdir.

16 ﴿