2

 O ki, kitap ehlinden kâfirleri, ilk sürgün için yurtlarından çıkardı. Çıkacaklarını zannetmediniz. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını zannettiler. Allah onlara hesap etmedikleri yerden geldi ve kalplerine korku saldı. Evlerini kendi elleri ve mü'minlerin elleri ile harap ediyorlar. Ey basiret sahipleri, ibret alın.

"O ki, kitap ehlinden kâfirleri, ilk sürgün için yurtlarından çıkardı” yani ilk sürgünde Arabistan yarımadasından çıkardı demektir. Çünkü daha önce başlarına böyle bir şey gelmemişti.

Ya da savaş için ilk toplanmalarında veyahut Şâm'a sürgünleri için demektir. Son sürgünleri de Hazreti Ömer radıyallahü anh'in onları Hayber'den Şâm'a sürmesidir ya da insanların Şâm'a ilk toplanmasında demektir ki, son toplanmaları da kıyâmet kopacağı zaman orada toplanmalarıdır, sürgün orada gerçekleşecektir ya da doğudan bir ateş çıkacak onları batıya sürecektir. Haşr bir topluluğu bir yerden başka yere çıkarmaktır.

"Çıkacaklarını zannetmediniz” çetin savaşçı ve direnişçi olmalarından dolayı.

"Onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağım zannettiler” yani kaleleri onları Allah'ın azabından korur zannettiler. Nazmın değişmesi, haberin başa alınması ve cümlenin zamire isnadı; kalelerine çok güvenmelerinden, o sebeple de kendilerinin güçlü ve yaklaşılmaz olduklarına inanmalanndandır. Husunuhum kavlinin maniatuhum kavlinin faüi olması da câizdir.

"Allah onlara geldi” yani onun azâbı geldi demektir ki, o da korku ve sürgüne zorlanmalarıdır.

Şöyle de denilmiştir: Zamir mü'minlere râcidir yani onlara Allah'ın yardımı geldi demektir, feâtâhümüllahu da okunmuştur ki, Allah onlara azâbı yahut zaferi verdi demektir.

"Hesap etmedikleri yerden” çünkü kendilerine çok güveniyorlardı "ve kalplerine korku saldı” kalplerim korku ile doldurdu.

"Evlerini kendi elleriyle harap ediyorlar” Müslümanlara bırakmamak ve beğendikleri malzemelerini almak için "ve mü'minlerin elleriyle” onlar da Yahûdîleri kızdırmak ve savaş alanım genişletmek için dış bölümlerini tahrip ediyorlardı. Bunun eydihim'e atfı şundandır; çünkü Müslümanların tahribi de onların andlaşmayı bozmalarının sonucuydu. Sanki Müslümanları bu işte kullanmış gibi oldular. (Yuhribune) cümlesi hâl’dir ya da ru'b'un (korkunun) tefsiridir. Ebû Amr şedde ile yuharribune okumuştur ki, bu teksir binasından olduğu için daha mübalağalıdır.

Şöyle de denilmiştir: İhrab bir şeyi muattal (işlevsiz) yahut harap bırakmaktır, tahrip İse yıkılmaktır.

"Ey basiret sahipleri ibret alın” onların hâllerinden öğüt alın da haksızlık etmeyin ve Allah'tan başkasına güvenmeyin. Bu, kıyasa delil olarak gösterilmiştir; çünkü o, bir hâlden diğer hâle geçilmesini ve ona aynı hükmün verilmesini emretmiştir. Çünkü aralarında bunu gerektiren ortak nokta vardır. Nitekim bunu usul kitaplarında anlatmış bulunuyoruz.

2 ﴿