12Yahut takvayı emretti ise? (Gördün mü, ya doğru yol üzerinde ise? Yahut takvayı emretti ise?) Eraeyte birincinin tekrarıdır. (Gördün mü, yalanladı ve yüz çevirdi ise? Allah'ın gerçekten gördüğünü bilmedi mi?) kavlinde de durum aynıdır. Şart cümlesi (in kâne alel hüda) onun ikinci mef'ûlüdür, şartın cevabı da mahzûftur. Ona alternatif olarak düşen ikinci şartın cevabı onu göstermektedir.
Mana da şöyledir: Bana haber ver, Allah'ın bir kulunu namazından men edeni; ya men eden kendi inandığı gibi men ettiği şeyde doğru yolda ise yahut putlara tapmayı emretmesinde takvayı emreden biri ise veyahut dediği gibi hakkı yalanlama ve doğrudan sapma durumunda ise? Allah’ın onu gördüğünü ve hidâyet ve sapıklıktan ne gibi durumda olduğunu bilmedi mi? Mana şöyledir de denilmiştir: Namaz kılanı men edeni gördün mü? Men edilen doğru yolda ise, takvayı emrediyor ise? Men eden de yalanlayan ve haktan yüz çeviren biri ise, bundan daha acayip ne var? Şöyle de denilmiştir: İkincisindeki hitap kâfiredir; çünkü kusurdan uzak Allahü teâlâ karşısına iki hasmın çıktığı hâkim gibidir; bir defa ona hitap eder, bir defa da öbürüne hitap eder. Sanki şöyle buyurmuştur: Ey kâfir, bana haber ver, ya onun namazı hidâyet ve Allah’ü teâlâ'ya daveti takvayı tavsiye ise, yine mi onu men edeceksin? Belki de şaşma ve azarlama durumunda takvayı emretmenin zikredilip men durumunda zikredilmemesi şunun içindir; çünkü men durumu namazdan ve takvayı emirden birliktedir; o sebeple namazı zikretmekle yetinmiştir. Çünkü o fiille (davranışla) mendir. Ya da şunun içindir; çünkü kulu namaz kıldığı zaman men etmek bunun için de olabilir, başka bir şey için de olabilir. Onun bütün hâlleri nefsini ibâdetle, başkasını da davetle kemale erdirmekle sınırlıdır. |
﴾ 12 ﴿