15Takva sahiplerine vaad olunan, ancak içine girenler arasında müşterek olarak kullanılan cennetin temsili durumu şudur: Orada bozulmayan sudan ırmaklar var. Hâlbuki dünya suyu böyle değildir; herhangi bir katkı ile bozulur. Tadı değişmemiş sütten ırmaklar var. Dünya sütü ise memelerden çıktığı için böyle değildir. İçenler için leziz şaraptan ırmaklar var. Oysa dünya şarabı böyle değildir. Çünkü dünya şarabı içme anında nahoş bir tada sahiptir. Saf, süzme baldan ırmaklar var. Oysa dünya balı böyle değildir. Çünkü dünya balı arıların karınlarından çıktığı için bal mumu ve başka şeylerle karışır. Hem orada onlara meyvelerin her türlüsünden çeşitler var. Bunlardan da öte Rablerinden bir bağışlama vardır. O, sözü geçen nimetleri onlara bahşetmesi yanında, bir de onlardan râzıdır. Oysa dünyadaki kölelerin efendisinin hali farklıdır. Çünkü dünyadaki efendi, kölelerine iyilik yapması yanında onlara kızgın da olabilmektedir. Hiç bu nimetler içinde bulunanlar o ateşte ebedî kalacak ve hamimden kaynar sudan sulanıp bağırsaklarını parça parça edecek ve bu sebeple bağırsakları anüslerinden çıkacak olan kimselere benzer mi? Âyet-i kerîme’de geçen “ meselü “ lâfzı, mübteda, “fî-hâ enhârün...... “ cümlesi de haberidir. Âyetin devamındaki ” ke men” lâfzı mukadder bir mübtedaya haberdir, takdiri: “ emen Hüve fî hâzen-Nâimi “ şeklindedir. Ayrıca âyetin devamında yer alan“ Emâe ” lâfzı, “miân“-kasr ile- kelimesinin çoğuludur. Hemzesi Ya'dan munkaliptir. Çünkü Araplar (bunun tesniyesinde) ” miayâni “ derler. Âyet-i kerîme’de geçen “ Asîn” lâfzı, “ dârib”Ve “ hazır”Vezinlerinde- med ile de kasır ile de okunmuştur. |
﴾ 15 ﴿