73

"İşte bunun için dedik ki:

- Haydi onun bir parçası ile ölüye vurun!

Allah ölüleri işte böyle diriltir ve size âyetlerini gösterir ki, aklınızı kullanasınız."

A- "İşte bunun için dedik ki:

- Haydi onun bir parçası ile ölüye vurun!"

Bu cümle, "suçu birbirinizin üstüne atmıştınız" cümlesine atıftır, iki cümle arasındaki cümle ise, ara söz kabilindendir. "Allah vurun, dedi" yerine "Vurun dedik!" buyurmak suretiyle gıyabîden mü tekellim vahde (tekil birinci şahıs) üslûbuna geçilmesi, olayın korkunçluğunu artırmak içindir.

Vurulması emredilen parça sığırın herhangi bir parçası idi. Fakat bu hususta değişik rivâyetler ileri sürülmüştür. Şöyle ki:

1- dili ile yüreği,

2- yalnız dili,

3- sağ uyluğu,

4- kulağı,

5- kuyruk sokumu,

6- kulak kemiği idi.

"Hatırlayın o zamanı ki sız bir adam öldürmüştünüz..." cümlesi, bu kıssanın baş tarafıdır.

Yani "- Siz, bir adam öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Biz de dedik ki bir sığır kesin ve onun bir parçası ile maktule vurun!"

Hitab böyle olduğu hâlde olay anlatılırken tertibin değiştirilmesi, uyarı ve serzenişi tekrarlamak içindir. Çünkü masum bir şahsı öldürmek, Resûlüllah ile istihza etmek, onun emirlerine kafa tutmak ve emirlerini yerine getirmekte yarışmamak, birer büyük suçtur. Bask başına teşhir edilmeye müstahaktır. Eğer bu kıssa, vukuu tertibine göre anlatılmış olsaydı, bunların her birinden dolayı ayrı ve özel bir uyarı ve serzeniş olduğu bilinmezdi.

Bu kıssada sığırı kesme emrinin -tıpkı bir parçası ile vurma emri gibi- Allah (celle celâlühü) tarafından verilmiş olduğu halde, Mûsâ (aleyhisselâm) tarafından verilmiş gibi ifade edilmesi, onların müteaddit defa Mûsa'ya başvurmaları ve her defasında onun söylediklerini yerine getirmemiş olmalarındandır.

B- "Allah, ölüleri işte böyle diriltir ve size âyetlerini gösterir..."

Bu cümlenin başında "buyurduk" sözü gizli (mukadder) olup kelâmın siyakından anlaşılan bir mukadder cümleye atıftır. Yani onlar, o kesilen sığırın parçası ile vurdular; vurunca da öldürülen adam yeniden hayata döndü. Biz de:

"- İşte Allah, ölüleri böyle diriltir ve size belgelerini böyle gösterir..." buyurduk.

Şu hâlde buradaki hitab, öldürülen şahıs hayata döndüğünde hazır bulunanlar içindir.

Bununla beraber hitab, bu âyet-i kerîme nazil olduğu zaman, hazır bulunanlar için de olabilir. Buna göre "buyurduk" sözünü takdir etmeye (gizli olduğunu düşünmeye) gerek kalmaz. Fakat kıssa, bu cümleden önce bitmiş olur. Bu cümle ise itiraz (mâkabk ve mâba'di / kendisinden önce ve kendisinden sonraki cümlelerden irtibatsız) cümlesi olur. Başka bir deyişle Allah, o şaşılası olayın yaşandığı günde olduğu gibi kıyamet gününde de ölüleri diriltir ve Kendisinin her şeye kaadir olduğuna delâlet eden belgeleri size böyle gösterir.

C- "Umulur ki, aklınızı kullanırsınız."

Bu olay, bir insanı diriltmeye muktedir olan kudretin, bütün insanları diriltmeye de muktedir olduğunu belirtmek için verilmiş bir misaldir.

Bu kıssada, Allah'ın maktulü diriltmeye bilâ kayd ü şart muktedir olduğu halde, bir takım şartlar öngörmesindeki hikmet, herhalde bu şar darın, Allah'a (celle celâlühü) yaklaşma vesilesi olmak üzere kurban kesilmesine, vacibin edasına, yetimin menfaatine, Allah'a (celle celâlühü) tevekküle, evlâda şefkat ve ebeveyne itaatin iyilik ve bereketine dikkat çekmek ve aynı zamanda şu hakikatleri belirtmek içindir:

1- Allah'tan bir istekte bulunacak kimse, her şeyden önce bir kurban kesmek; kurban için de en nitelikli olanı bulmak ve yüksek bir bedel ödemelidir.

Nitekim rivâyet olunur idi Hazret-i Ömer, cins bir deveyi üç yüz dinara satın alıp kurban etmiştir.

2- Bütün bu olaylarda gerçek müessir, yegâne sebep Allah'tır Diğer sebepler gerçek tesirleri (yaratma tesirleri) olmayan, olayların gerçekleşmeyeceğini gösteren işaretlerdir.

3- Bir insan kendisini öldürmeye çalışan en büyük düşmanını tanıyıp onu bertaraf etmek istiyorsa, bunun yolu şudur:

Çocukluk oburluğu dönemi geride kahp yaşlılık zafiyeti de gelip çatmadan, hoşa giden, bakanın içini açan bir görünüş sergilerken; dünyalik kazanmak için boyunduruk altında yıpranmadan, dünya kirlerinden arınmış, lekesiz, beneksiz ve kusursuz kendi nefsinin sığırını, yani şehvet kuvvetini boğazlamah-dır. Öyle ki, bunun tesiri kendi nefsine işlemek, onunla pek güzel bir hayât bulmah, gerçekler üzerindeki perde açılmak ve akıl ile vehim arasındaki atışma ve kavga tamamen bitmelidir.

73 ﴿