103"Ve eğer onlar imân ve ittika etmiş (inanıp sakınmış) olsalardı elbette Allah katından verilecek sevap (mesûbat, mükâfat) daha hayırlı olurdu. Keşke bunu bilselerdi." A- "Ve eğer onlar imân ve ittika etmiş olsalardı..." O Yahudiler, "Onlara ne zaman Allah katından... bir Resul geldiyse..." (Bakara 2/101) âyetinde işaret edilen Resûl'e ya da, "Andolsun ki (Resûlüm) sana apaçık âyetler indirdik. Onları ancak fâsıklardan başkası inkâr etmez." (Bakara 2/99) âyetinde zikredilen âyetlere veya ".. .Kendilerine kitap verilenlerden bir fırka, Allah'ın kitabını arlıalarına attılar." (Bakara 2/101) âyetinde kastedilen Tevrat'a imân etselerdi... Çünkü Kur’ân'ı ve Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) inkâr etmek, aynı zamanda Tevrat'ı inkâr etmek sayılır. B- ".. .Elbette Allah katından verilecek sevap daha hayırlı olurdu." Yahudiler, o anlatılan günâhlardan sakınsalardı, kendilerini sattıkları şeyden daha hayırlı bir mükâfat ile mükâfatlandırılacaklar di. Âyette "hayırlı olurdu" buyrulmakla beraber bunun neden daha hayırlı olacağının belirtilmemesi, karşılığmda kendilerini sattıkları şeye hayır nisbet edilmemesi içindir. (Çünkü bu, ondan hayırlıdır, denildiğinde, sanki ötekinde de hayır varmış gibi bir mânâ çıkmış olur.) Bir görüşe göre de "Ve eğer onlar imân ve ittika etmiş olsalardı..." şart cümlesinin cevabı gizlidir ki o da "mutlaka mükâfatları verilecekti" cümlesidir. Ondan sonra gelen "Allah katından verilecek sevap..." cümlesi ise, müstakil bir istinaf cümlesidir. Bir diğer görüşe göre ise, bu âyetin başındaki "lev / eğer" kelimesi, temenni içindir. Bunun burada kullanılması "onların hâli öyle fecaatlidir ki, onu bilen herkes, onlara acıyarak imân edip sakınmalarını temenni eder" anlamını ifade eder. C- "Keşke bunu bilselerdi." Yani Allah'ın vereceği mükâfatın daha hayırlı olduğunu bilselerdi... Burada da onlara cehalet nisbet edilmesi, bildiklerinin gereğini yapmadıkları içindir. |
﴾ 103 ﴿