14

"Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşlere, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı duyulan ihtiraslı sevgi insanlara hoş gösterilmiş (tezyin edilmiş, süslenmiş)tir. Bütün bunlar dünya hayâtının geçici yararlarıdır. Oysa varılacak güzel yer (hüsnü'i- meâb), Allah karındadır."

A- "Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşlere, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı duyulan ihtiraslı sevgi insanlara hoş gösterilmiştir ."

Bundan önce, elde bulundurdukları dünyalıklarla güç gösterisi yapan kâfirlere bunların bir fayda sağlamayacağı beyân edilmişti. Şimdi de dünyevî bazların her çeşidinin kalıcı bir değeri olmadığı bu istinaf cümlesiyle belirtiliyor. Maksad, insanları dünya nimetlerine zahitçe yaklaşmaya ve Allah (celle celâlühü) katındaki ebedî nimetlere rağbete yöneltmektir.

"e'n- Nas" dan murad, bütün insanlardır. Âyette zikredilen dünya nimetlerim insanlara câzib gösteren, aslında Allah'tır (celle celâlühü) Çünkü hakikatte bütün fiillerin ve arzuların yegâne yaratıcısı Allah'tır (celle celâlühü) Bundaki hikmet ise, kulları sınamak, imtihan etmektir. Nitekim Allah Kehf (17) sûresinin 7. âyetinde şöyle buyurur:

" Biz, yeryüzünde olan şeyleri insanlardan hangileri daha güzel hareket (amel) edecek; sınayalım diye bir zinet kıldık." (Kehf 17/7)

Zira dünyanın nimetleri şer-i şerife uygun olarak kullanıldığmda iki cihan saadetine ve insanlığın devamına vesile olur.

"Züyyine / tezyin edildi, süslendi; çekici, câzib gösterildi" fiili, "zeyyene / tezyin etti, süsledi; çekici, câzib gösterdi" şeklinde fail kıpı ile de okunmuştur.

Bir görüşe göre dünya nimetlerini câzib gösteren şeytandır. Çünkü âyet-i kerîmenin siyakı, dünya nimetlerine karşı duyulan sevginin zemmi yönündedir.

(Ünlü Mu'tezile âlimi) Ebû Haşim Abdüsselam el-Cübaî (ölm.933), bu konuda mubah ile haram arasında ayırım yapmış; mubah şeylerde fiili Allah'a (celle celâlühü), haram şeylerde şeytana isnad etmiştir.

Kadınlar, oğullardan önce zikredilmiştir; çünkü onların cazibesi daha etkilidir. Nitekim kadınların gayri meşru sevgisi, şeytan tuzağı sayılır. Âyette kızlar zikredilmemiştir; çünkü kız çocuklarına karşı eluyulan sevgi (cahiliyye toplumunda) umûmi değildir. (Hattâ kız çocuklarını öldürenler bile vardır.)

"el- Kanatıîr", "kıntar"ın çoğuludur. Kantar, çok mal demektir. Ancak kantarın mânâ ve muhtevası hakkında değişik görüşler vardır. Buna göre kintar:

Yüz bin dinardır;

Bir öküz gönü dolusu dinardır;

Yetmiş bin dinardır;

Seksen bin dinardır;

Yüz rıtıl altındır (Bir rıtıl yaklaşık 460 gr.);

Bin iki yüz miskal altındır (Bir miskal yaklaşık 45 desigram);

Yüz rıtıl, yüz miskal, yüz dirhemdir;

Bir kan bedelidir (diyettir).

"Mukantara / kıntar, kıntar" kelimesine de değişik mânâlar verilmiştir:

Bazılarına göre tekid için kullanılmıştır;

Bazılarına göre de sağlama alınmış, korunmuş; gömülmüş; istif edilmiş; sikke hâline getirilmiş demektir.

B- "Bütün bunlar dünya hayâtının geçici yararlarıdır ."

Bu zikredilenler, dünya hayâtında, sayılı günlerde kendilerinden faydalanılan, sonra da süratle yok olup giden geçici nimetlerdir.

C- "Oysa varılacak güzel yer Allah katındadır ."

İnsanın toplayıp biriktirdiği dünyalık ne kadar çok olursa olsun, ona mutlu bir gelecek hazırlayamaz.

Bu cümlede lafz-ı celâl (Allah) öznedir (mübteda) ve ondan sonraki zarf cümlesi de, onun yüklemi (haberi) dir. Bu da, mânâya ziyadesiyle tekid, tazim, Allah (celle celâlühü) katındaki ebedî nimetlere ziyadesiyle teşvik ve dünyanın fâni lezzetlerine, nimetlerine karşı zahitçe bir yaklaşım içinde olmayı tavsiye anlamını ifâde eder.

14 ﴿