28

"Mü'minler, mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesin.

Kim bunu yaparsa Allah ile bağı kesilmiş olur. Ancak onlardan korunmak için yapmış olmanız müstesna. Allah, kendisinden sakınmanız için sizi uyarır. Gidiş Allah'adır."

A- "Mü'minler, mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesin ."

Müslümanlar, bu suretle;

akrabalık,

câhiliye devrinden gelen bir dostluğun devamı,

- yeni başlayan bir samimiyet ve muaşeret sebebiyle yalnız kâfirleri veya mü'minlerle beraber kâfirleri de dost edinmekten yasaklanmışlardır.

Nitekim Mumtehine (60) sûresinin 1. âyetinde:

"Ey imân edenler! Benim düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin."

Ve Mâide (5) sûresinin 51. âyetinde:

" Ey imân edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin" buyurulur.

Hulâsa,  mü'minlerin sevgisi de, buğzu da ancak Allah için olmakdır ya da bu âyetle yasaklanan, mü'minlerin savaşta ve din işlerinde kâfirlerden yardım istemeleridir.

Bu âyet-ı kerîme işaret eder ki, mü'minlerin dostluğu, kâfirlerin dostluğuna ihtiyaç bırakmaz.

B- "Kim bunu yaparsa Allah ile bağı kesilmiş olur ."

Kim, mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinirse, artık onun Allah (celle celâlühü) ile olan dostluğuna dostluk denmez. Çünkü iki düşmanı dost edinmek pek mümkün değildir.

"Kim kâfirleri dost edinirse" yerine "Kim bunu yaparsa" denmesi, ya ihtisar (kısaltma) içindir, ya da kâfirleri dost edinmenin sözünün bile çirkin olduğu, zannını vermek içindir.

C- "Ancak onlardan korunmak, için yapmış olmanız müstesna ."

Böylece her hâl ü kârda, ne zahirde, ne bâtında (gizliden) kâfirleri dost edinmekten, nehyolunan Müslümanlar ancak bir hâlde; onlardan gelecek ciddî bir tehlike endişesi olduğu zaman, kalblerinde yine o adaveti saklamakla beraber mâni zail oluncaya, ortadan kalkıncaya kadar onlara zahiren dostluk gösterebilirler. Nitekim Isâ (aleyhisselâm) der ki:

"Kün ve satan vemşi câniben / Vasat (ılımlı) ol ve kenardan yürü!"

Ç- "Allah, kendisinden sakınmanız için sizi uyarır ."

Allah (celle celâlühü), zâtına karşı gelmekten sizi sakındırıyor. Zira mütekaddimme, önceki İslâm ulemâsına göre, diğer varlıklarla benzerlik olmaksızın Allah'ın (celle celâlühü) zâtı hakkında nefs kelimesinin kullanılması tartışmasız caizdir. Müteahhırînden, sonraki İslâm ulemâsından bazı tahkik ehline göreyse, diğer varlıklarla benzerlik olmasa bile nefs kelimesinin Allah'ın (celle celâlühü) zâtı hakkında kullanılması caiz değildir. Onlara göre âyetteki nefsten murad, Allah'ın zâtı olmayıp O'nun azabıdır.

Bu âyette, kâfirler için apaçık büyük bir tehdit vardır.

Âyette, nefs kelimesinin zikredilmesi, sakındırılan şeyin, doğruda doğruya Allah'tan sâdır olan pek korkunç özel bir azab olduğunu belirtir.

D- "Gidiş Allah'adır ."

Bu cümle, makablinin mefhûmu için bir zeyl olup kıyamet ve hâdiselerinin kesin olarak vukuunu açıklar.

28 ﴿