39"O (Zekeriyya), mihrabda namaza durmuştu ki melekler nida ettiler: "- Allah seni, Allah'tan (gelen) bir kelimeyi doğrulayıcı, kavmi içinde efendi (seyyid), nefsine son derece hâkim (hasûr) ve sakillerden bir Nebi olarak Yahya ile müjdeler!" A- "O (Zekeriyya), mihrabda namaza durmuştu ki melekler nida ettiler ." "Melâike / melekler"den murad kimdir? 1- Zekeriyya'ya seslenen Cibril'dir (aleyhisselâm). Nitekim bir kırâete göre "Fenadethü'l-melâiketü / melekler ona nida ettiler" cümlesi "Fenâdahu Cibril / Cibril ona nida etti" şeklinde okunmuştur ki bu okunuş şekli söz konusu fikri teyid eder. Melekler şeklinde çoğul olarak zikredilmesi, bir atı ve bir elbisesi olan kimse hakkında, "filan adam atlara biniyor; elbiseler giyiyor" denmesi kabilindendir. 2- Ebü İshak İbrâhim el- Zeccac, bu âyetin tefsirinde, "Bu nida Zekeriyya'ya melek cinsinden (bir varlıktan) geldi." der. 3- Cebrâîl meleklerin reisi olduğu için, tazim olarak cemaatin ismiyle ifâde edilmiştir. 4- Bir reisin cemaati olur, bu itibârla nida özellikle Cebrâîl’den (aleyhisselâm) sâdır olduğu hâlde hepsine isnad edilmiştir. Burada da mihrab, mâbed veya Meryem'in odasıdır. B- "- Allah seni, Allah'tan (gelen) bir kelimeyi doğrulayıcı, kavmi içinde efendi (seyyid), nefsine sonderece hâkim (hasûr) ve Sahillerden bir Nebî olarak Yahya ile müjdeler !" Bu kelâm, sonuna kadar Allah'ın (celle celâlühü) ifâdesi ve O'na aittir. Tıpkı; " De ki, ey kendi nefisleri aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin!" (Zümer 39/53) âyeti gibi. Bunun böyle olduğu Zekeriyya'nın cevap verirken meleğin aracılığına değil de, bizzat Allah'a (celle celâlühü) müracaatından da anlaşılıyor. Burada tebşirin (müjdelemenin), azamet ifâdesine (Biz) isnad edilmemesi (Allah müjdeler, yerine Biz müjdeleriz, denmemesi) -oysa aynı olay Meryem sûresinde anlatılırken "Biz müjdeleriz" ifâdesi kullanılmış- uluların âdetine uygun bir tarzdır. Nitekim hükümdarlar emir ve ferman ederken: "- Mü'minlerin emiri şöyle ferman buyurur" derler. Bir de, Meryem (19) sûresinde hikâye edilen nidanın, müjdelemenin ve ona bağlı olarak cereyan eden muhaverenin hepsi, ilk akla geldiği gibi bizzat Allah'tan değil, fakat melek vasıtasıyla hikâye yoluyla olmuştur. İşte böylece her iki sûre-i kerîmede de mânânın aynı olduğu anlaşılmış- olur. Yahya ismi, Arapça kökenli olabilir de olmayabilir de. Bu konuda değişik görüşler vardır: İbn Abbâs'a (radıyallahü anh) göre: "Yahya'ya bu ad verilmiştir. Çünkü Allah annesinin kısırlığını onunla ihya etmiştir." Tabiînden Katâde'ye (radıyallahü anh) göre: "Yahya'ya (aleyhisselâm) bu ad verilmiştir. Çünkü Allah (celle celâlühü), onun kalbini imân ile ihya etmiştir." Kurtubî'ye (radıyallahü anh) göre: "Yahya'nın (aleyhisselâm) adı Kitab'da Hayya idi." Yahya'yı müjdelemekten maksat, onun doğumunu müjdelemektir. Çünkü müjdeleme, eşyanın kendisine taallûk etmez. Allah'tan olan kelime, İsa'dır Ona "Bikelimetin mina'llâh /Allah'tan bir kelime" denmiştir. Çünkü Allah'tan gelen bir kelime ile var olmuştur. Rivâyete göre, ilk önce İsa'ya (aleyhisselâm) imân eden ve onun Allah'ın kelimesi ve ruhu olduğunu tasdik eden Yahya'dır. Tâbiî'nden İsmail Süddî'ye göre: "Yahya'nın annesi, İsa'nın annesiyle karşılaşmış ve ona sormuş: "- Ya Meryem! Benim hâmile olduğumu biliyor musun?" Meryem: "- Ben de hamileyim!" A'ahya'nın annesi: "- Ben gerçekten senin karnındakini gördüm!" demiş. İşte "Mûsaddikan bikelimetin mina'llâhi.. / Allah'tan gelen bir kelimeyi tasdik edici..." âyetinin mânâsı budur. İbn Abbâs (radıyallahü anh) diyor ki: "Yahya, İsa'dan (aleyhisselâm) altı ay büyüktü." Bir başka görüşe göre de, Yahya, İsa'dan (aleyhisselâm) üç yaş büyüktü. Yahya İsa'nın göklere ref inden az bir müddet önce öldürüldü. Her halükârda Yahya'nın doğumu ile doğum müjdesi arasında uzun bir zaman olmalıdır. Çünkü Meryem, doğum yaptığında on veya on üç yaşında bulunuyordu. Bir görüşe göre de âyetteki "Allah'ın kelimesi" Allah'ın Kitabı demektir. Yahya'nın (aleyhisselâm) seyyid veya ulu olması, kavminin riyaset ve şerefte en üstünü olması demektir. Zaten Yahya (aleyhisselâm) diğer insanlardan da üstün idi. Zira o hiçbir hatâya yaklaşmadı ve günaha teşebbüs etmedi. Yahya sâlihlerden bir Peygamberdi. Çünkü o, Peygamber soyundan geliyordu. Yahut o, sâlih olmakla ünlü Peygamberlerden idi. Nitekim İbrâhîm (aleyhisselâm) hakkında da: " Hiç şüphesiz o, âhirette de salihlerdendir." (Bakara 2/130) buyurulur. Buradaki salâh, Peygamberlik için gerekli olan salâhın çok üstünde bir salâh mertebesidir. Nitekim Süleyman Peygamber'in (aleyhisselâm): " Ve rahmetinle, beni sâlih kulların arasına idhal eyle!" (Neml 27/19) şeklindeki duası da bu kabildendir. |
﴾ 39 ﴿