41

"Zekeriyya:

"- Rabbim, bana bir âyet (alâmet) ver!" dedi.

Allah:

"- Senin âyetin üç gün insanlarla konuşmamandır işaret (remz) müstesna. Rabbini çok zikret; sabah, akşam tesbih et." buyurdu.

A- "Zekeriyya:

"- Rabbim, bana bir âyet ver!" dedi ."

Zekeriyya Rabbine yalvardı ve dedi ki:

"- Rabbim! Dileğimin gerçekleştiğine, hâmilelik sürecinin başladığına dâir bana bir alâmet, bir işaret ver!"

Çünkü hâmilelik, onun vâkıf olamayacağı gizli bir şeydi. Bunun için Allah'ın (celle celâlühü) kendisini buna muttali kılmasını diledi. Böylece bu büyük nimetin hâsıl olduğu anda şükrünü eda etmek, hamileliğin mûtad olarak belli olacağı zamana kadar bunu geciktirmemek istedi.

Zekeriyya'nın bu dileği, herhalde çocuk müjdesinden uzun bir zaman sonra vaaki olmuştur. Çünkü daha önce zikredildiği gibi Yahya ile İsâ (aleyhisselâm) arasında altı aylık veya üç yıllık bir zaman fasılası vardır. Alâmetin ortaya çıkması da alâmetin tâyininin akabinde olmuştur. Nitekim Meryem (19) sûresinin 11. âyetinde:

"Feharace a'lâ kavmihi mine'l-mihrabı fe evhâ ileyhinı en sebbihu bükraten ve a'şiyya / Nihayet Zekeriyya mâbedden kavminin karşısına çıkınca, onlara sabah akşam tesbihte bulunun; diye işaret etti" denir.

Ancak -Allah bizi hatâ etmekten korusun- eğer Zekeriyya ile Meryem arasında geçen konuşma (Bu rızıklar sana nerden geliyor?..), Meryem büyük iken cereyan etmiş ise, o takdirde Zekeriyya'ya çocuk müjdesi verildiği zaman ile onun, bir alâmet dilediği zaman arasında uzun bir müddet olması gerekmez. Ancak şunu unutmamak gerekir ki Meryem'in (aleyhisselâm), küçük (bebek) iken konuşanlardan sayılması, Zekeriyya ile aralarında geçen konuşmada hikâye edilen sözlerinden dolayıdır.

B- "Allah (celle celâlühü):

"- Senin âyetin (kale âyetüke), üç gün insanlarla konuşmamandır . İşaret müstesna (İllâ remza). Rabbini çok zikret ; sabah akşam tesbih et " buyurdu.

"- Ey Zekeriyya! Senin için alâmet, üç gün peşpeşe (mütevaliyen) insanlarla konuşamamandır. Meryem (19) sûresinin 10. âyetinde de:

"Allah, senin alâmetin sapasağlam olduğun hâlde üç gece (selâse leyalin) insanlarla konuşmamandır" denir.

(Böylece peşpeşe üç gün üç gece mânâsı çıkmış olur.) Zekeriyya (aleyhisselâm), insanlarla konuşmaya muktedir değil idi; fakat zikir ve tesbihe muktedir idi. Onun insanlarla konuşarrıamasının buna alâmet kılınması, bu nimetin hakkını edâ etmek üzere bütün zamanını Allah'ın (celle celâlühü) zikrine ve şükrüne tahsis etmesi içindi. Başka bir deyişle matlûbun hâsıl olması ve nimete kavuşmanın alâmeti, bu nimetin şükründen başka dili her türlü konuşmadan men etmekti. Yalnız el veya baş ile yapılan işaretler müstesna. Yani Zekeriyya'ya (aleyhisselâm) verilen emir şu idi:

"- Dilini hapsettiğin, konuşmadığın günlerde lütuf ve nimetin hâsıl olmasına şükür olarak Rabbini çokça zikret veya zikre çok zaman ayır ve aynı zamanda Allah'ı (celle celâlühü) sabah akşam tesbih et!"

Tesbihten murad nedir?

Bir görüşe göre tesbihten murad, namazdır. Çünkü görüldüğü üzere bu tesbih vakte bağlanmıştır. Tıpkı,

" Akşama erdiğinizde de, sabaha erdiğinizde de Allah'ı tesbih edin." (Rûm 30/17)

" Göklerde ve yerde hamd O'na aittir. Gündüzün sonunda ve öğleye erdiğinizde de.." (Rûm 30/18) âyetlerinde olduğu gibi.

Bir diğer görüşe göre de tesbihten maksad, lisanen zikirdir; nitekim zikirden murad da kalben zikirdir.

41 ﴿