125

"Evet, sabreder ve sakınırsanız (ittika ederseniz, takva sahibi olursanız); onlar üzerinize fevren (hemen veya ansızın) gelmiş olsalar bile Rabb'ınız size beş bin nişanlı melek ile yardım eder."

Bundan önceki "Elen yekfiyeküm en yümiddeküm rabbüküm biselâseti âlâfin mine'l-melâiketi münzelîn / Rabb'ınızın üç bin indirilmiş melek ile imdad etmesi size yetmez mi?" müjdesinden sonra bu âyette de Allah (celle celâlühü) mü'minlerin kalbini kuvvetlendirmek ve onları sabır ve takvaya teşvik etmek için onlara daha fazla yardım sözü veriyor. Yani eğer siz düşmanla karşılaşmada ve mukavemette sabır gösterirseniz ve Allah'a karşı isyan ve Peygamberine muhalefetten sakınırsanız; müşrikler hemen şu saatte üzerinize gelseler bile Rabb'ınız, size kendilerinin veya atlarının belli nişan ve alâmetleri olan beş bin melek ile yardım eder.

Rivâyete göre imdada gelen, melekler alaca atlara binmişlerdi ve beyaz sarıkları vardı; yalnız Cebrâîl (aleyhisselâm), Zübeyr b. Avvam (radıyallahü anh) gibi sarı sarıklı idi. Tabiînden Urve b. Zübeyr diyor ki:

"- Melekler, alaca atlara binmişlerdi. Başlarında da beyaz sarıklar vardı; sarıklarının uçlarını omuzları arasına salmışlardı."

Hişam b. Urve de:

"Meleklerin sarıkları sarı idi" diyor. Yine Tabiînden Katâde ve Dahhâk diyorlar ki:

"- Melekler, adarının alınlarına va kulaklarına boyalı yün koymak suretiyle işaret kullanmışlardı.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) o gün Ashabına şöyle buyurmuştu:

"Nişanlar (işaretler) takın; çünkü melekler de nişanlar takmışlardır."

Bir kırâete göre, "müsevvimîn" fiili, mefûl (meçhul) kipi ile "müsevve-mîn" biçiminde de okunmaktadır. Buna göre, melekler Allah (celle celâlühü) tarafından nişanlanmış, işaretlenmiş olur.

Bir görüşe göre, anılan fiil, nişanlı anlamında olmayıp (mefûl kipi ile okunmakta ve) gönderilmiş anlamına gelmektedir. (Yani bu melekler Allah tarafından gönderilmişlerdir. Bu görüşe göre, zikredilen rivâyetlerin hiçbiri sahih değildir.)

İlâhî yardımın gerçekleşmesi sabır ile takvaya bağlı olduğuna göre bu iki şartın tahakkuku hâlinde düşman hemen de gelse, geç de gelse, İlâhî yardim yetişecektir. Böyle olduğu hâlde "ve ye'tûküm min fevrihim — onlar hemen veya ansızın üzerinize de gelmiş olsalar bile" ifâdesinin, sabır ve takva ile beraber zikredilmiş olması,

- ya hâdisenin aslının tesbiti içindir,

- ya da yardımın her hâl ve kârda gerçekleşeceğini en güzel ve mükemmel biçimde beyân etmek içindir.

Çünkü âyette en uzak ihtimâl öngörülmüştür ki diğer hâllerde bu yardımın daha kolay tahakkuk edeceği anlaşılsın. Zira düşmanın ansızın saldırısı veya hemen gelmesi hâlinde yardımın ulaşamayacağı zannedilir, işte yardımın ulaşmasının o hâl üzerine bina edilmesi, diğer hâllerde de evleviyetle yardımın geleceğine kalbleri ve zihinleri inandırmak içindir.

125 ﴿