160"Eğer Allah, size yardım ederse sizi yenecek (size gaalib gelecek) yoktur. Eğer sizden yardımını eskgerse O'ndan başka size kim yardım edebilir? Mü'minler Allah'a tevekkül etsinler." A- "Eğer Allah, size yardım ederse sizi yenecek yoktur. Eğer size yardım etmezse, O'ndan başka size kim yardım edebilir." Bu istinafi cümlede hitab, teşrif için mü'minlere tevcih edilmiştir. Bundan maksad, - Allahü teâlâ'ya tevekkülün lüzumunu belirtmek, - Allah'a ilticaya teşvik etmek, - ilâhî yardımdan mahrum kalmayı mûcıb hâllerden sakındırmaktır. Eğer Allahü teâlâ, Bedir savaşında yaptığı gibi size yardım ederse, artık size gaalip gelecek kimse yoktur. Eğer Uhud savaşında yaptığı gibi sizi yardımsız bırakıverırse, Allahü teâlâ'dan başka size kim yardım edebilir? "Felâ ğâlibe leküm / artık sizi yenecek, size gaalib gelecek kimse yoktur" ifâdesi, gaalib cinsinin bütün fertleriyle hem zât, hem de sıfat olarak nefyinı (olmadığını) tazammun eder. Eğer bunun yerine "artık size kimse gaalib gelemez" şekline bir ifâde kullanılsaydı bu, yalnız sıfatın nefyine delâlet ederdi. Ayrıca, kesin olarak bundan, eşitligin nefyı ve muhatablara gaalibiyet ısbati anlaşılır. Bu mânâ inkârı istifham şekünde vakıî bu tür ifâdelerin hepsinde mevcuttur. Nitekim Ankebut (29) sûresinin 69. âyeti bu kabildendir: "Allah'a karşı yalan uyduran veya kendisine hak gelmiş iken onu yalanlayandan daha zâlim kimdir." Hûd (11) sûresinin 18 ve 22. âyetleri bu mânâda daha kesin birer nasstır. Şöyle ki: "Allah'a karşı yalan uydurandan daha zâlim kimdir?" "Şüphesiz onlar âhkette en çok ziyana uğrayanlardır." Onların en çok ziyana uğrayanlar olması, zâlimlerin en zâlimi olmalarını gerektirir. B- "Mü'minler Allah'a tevekkül etsinler." Daha önce belirtildiği gibi, Allahü teâlâ'nın nusreti olduğu zaman o muhatablar gaalip ve O'nun yardımı olmadığı zaman da mağlup olduklarına göre, îmân edenler, yalnız Allah'a tevekkül etsinler. Çünkü bu hakikati bilmek, behemehal yalnız Allahü teâlâ'ya tevekkülü gerektirir. Burada îmân edenlerden maksad, - ya bütün îmân edenlerdir ve muhatablar da öncelikle buna dahildir; - ya da iltifat olarak, özellikle muhatablardır. Hangisi olursa olsun, muhatablar için ya müşterek olarak, ya da müstakil olarak îmân unvanı sebebiyle teşrif vardır. Bir de, bu cümle, tevekkülün niçin yalnız Allahü teâlâ'ya yapılması gerektiğini belirtir. Çünkü îmân vasfı bunu icab ettirir. |
﴾ 160 ﴿