4"Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğu ile verin. Eğer onlar rızâları ile size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yeyin." A- "Kadınlara mehirlerini bir farîza (niıhle) olarak verin." Ibni Abbas, Katâde, İbnı Cüreyc ve İbni Zeyd diyorlar ki: "- Kadınlara mehirlerini Allahü teâlâ'nın bir farzı (farîdaten mıne-llâhi tea'lâ) olarak verin. Çünkü bu mehir, Allahü teâlâ'nın nihlette, yani dinde, şeriatte ve diyanette farz kıldıklarındandır." Zeccac'a göre bunun anlamı şudur: "- Kadınların meliklerini diyanet ve şeriatın gereği olarak verin." Kelbî'ye göre bunun anlamı: "- Kadınların mehirlerini, Allah'ın onlara bir hibesi, ihsanı ve lûtfu olarak verin" dir. Bir görüşe göre de: "- Kadınların mehirlerini gönül hoşluğuyla bir hibe olarak verin." Bu görüşe göre, melik kocalara farz olduğu hâlde böyle ifâde edilmesi, tam bir rızâ ve güzellikle verilmesini sağlamak içindir. Âyetteki hitab, kocalaradır. Bir görüşe göre ise hitab, velileredir. Çünkü veliler, evlendirdikleri kızların mehirlerini alıyorlardı. Ve onlar, bir kız çocuğu doğduğu zaman babasına: "- Malına getireceği bereket sana afiyet olsun!" diyorlardı. Yani alacağın mehri ile servetine servet katmış olursun, demek istiyorlardı. B- "Eğer onlar rızâları ile size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yeyin." Eğer evlendiğiniz kadınlar, huysuzluğunuz, geçimsizliğiniz ve kötü hareketleriniz gibi onları zorlayan bir unsur olmaksızın, kendiliklerinden ve gönül hoşluğu ile, meliklerinden size bir şey bağışlarlarsa, artık onu afiyetle yeyin ve istediğiniz gibi onda tasarruf edin. "A'n şey'in / bir şey..." ifâdesi, bağışlayacakları miktarı az tutmaları için bir telkindir. "hib / gönül hoşluğu" yerine, hibe ve semahat (cömertlik) lâfızlarının kullanılmamsı, burada işin umdesinin, kadının bunu gönül hoşluğu ile vermesi ve doğrudan doğruya o maldan vazgeçmesi olduğunu bildirmek içindir. Âyette özellikle yemek zikredilmiştir. Çünkü mâk tasarrufların en önemh bölümü yemektir. Bir görüşe göre, âyetin, "ağız tadıyla, afiyetle" anlamına gelen "henien, merien" kısmı, mâkablinden ayrı bir duâ cümlesidir. Buna göre, "- Artık onu yeyin. Hoş, afiyet olsun!" demektir. Bu kelimeler bunun helâl, mubah ve takipsiz olduğunu mübalağa ile bekitmek içindir. Rivâyete göre bazı insanlar, kadınlara mehir olarak verdikleri mallardan bir şeyi kabul etmeyi günah sayıyorlardı. İşte bu âyet-i kerîme bu yanlışi kaldırmak üzere nazil olmuştur. |
﴾ 4 ﴿