| 123"(Allah'ın mükâfatları) sizin kuruntularınıza veya Ehl-i Kitab'ın kuruntularına göre değildir. Küm bir kötülük işlerse onun karşılığım görür. O, kendisi için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulamaz." A- "(Allah'ın mükâfatları)sizin kuruntularınıza veya Ehl-i Kitabin kuruntularına göre değildir." Ey Müslümanlar! Allahü teâlâ'nın va'dettiği mükâfatlar ne sizin kuruntularınızla ne de Ehl-i Kitabin kuruntularıyla hasıl olur. Onlar ancak îmân ve sâlih ameller ile hasıl olur. Ehl-i Kitab'ın bilinen kuruntularının yanında Müslümanların kuruntularının da zikredilmesi, herhalde Müslümanların dahi kuruntularının hiç yarar sağlamayacağını bildirmek içindir. Nitekim, "Yoksa (o kabulü va'dedilen tevbe) kötülük işlemekteyken ölüm gelip çatınca "Şimdi ben tevbe ettim!" diyenler için değildir. Kâfir olarak ölenler için de değildir." (Nisa 4/18) meâlindeki âyet de bu kabildendir. Daha önce izahı geçti. Hasen el-Basrî diyor ki: "İman, temenni ile olmaz ; fakat geçerli olan îmân kalbe iyice yerleşen ve amel ile tasdik edilen îmândır." Rivâyet olunuyor ki, mağfiret kuruntuları bir kavmi oyaladı ve nihayet güzel ameller işlemeden dünyadan ayrıldılar. Onlar dünyada: "- Biz, Allah hakkında hüsnü zanda bulunuyoruz" diyorlardı. Ama onlar yalan söylediler; çünkü eğer Allahü teâlâ bakında hüsnü zanda bulunsalardı, muhakkak güzel işler yaparlardı. Diğer bir görüşe göre de Müslümanlarla Ehl-i Kitab, birbirlerine karşı tefahurda bulundular. Ehl-i Kitab: "- Bizim peygamberimiz, sizin peygamberinizden öncedir ve Kitabımız da, sizin Kitabınızdan öncedir. Bundan dolayı biz, Allahü teâlâ'ya sizden daha yakınız "dediler. Müslümanlar da: "- Hayır, biz sizden daha üstünüz ; bizim peygamberimiz, peygamberlerin sonuncusudur ve bizim Kitabımız da, önceki Kitabların hükümlerini kaldırmıştır " dediler. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu (Fenezelet). Bir görüşe göre ise, bu âyetteki hitab, müşrikler içindir. Bundan önceki (116-121) âyetlerin müşrikler hakkında olması da, bu görüşü destekler niteliktedir. Yani gerçekler, müşriklerin kuruntularına göre değildir. Onların kuruntuları: "- Cennet ve cehennem yoktur ; " "- Durum, bunların iddia ettikleri gibi de olsa, bizim hatimiz daha hayırlı va daha güzel olacaktır ; " "- Muhakkak surette bana mal ve evlad verilecektir ; " sözleri ile ifâde ettikleridir. Yine gerçekler, Ehl-ı Kitab'ın kuruntuları gibi de değildir. Onların sözleri de:: "- Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse cennete giremez." (Bakara 2/111) "Ateş sayılı günden başka bize asla dokunmayacaktır." (Bakara 2/80) A- "Kim bir kötülük işlerse onun karşılığını görür." Bu cümle, mâkabkni açıklar. Dünyada bir kötülük işleyen kimse, dünyada veya ahirette onun cezasını mutlaka görür (A'cılen ev ecelen). Rivâyete göre bu âyet-i kerime nazil olunca Ebû Bekir (radıyallahü anh) sormaktan kendini alamadı: "- Ya Resûlallah! Buna göre kim Allah (celle celâlühü) in azabından kurtulabilir ?" Resülallâh (sallallahü aleyhi ve sellem): "- Pekiyi, sen dünyada üzülmüyor musun veya hastalanmıyor musun (ev temradu) veya başına bir musibet gelmiyor mu? "buyurdu. Ebû Bekir de: "Elbette bunlar oluyor (Beli)!" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da: "İşte bu ceza onlardır (Hüve zâke)!" buyurdu. B- "O, kendisi için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulamaz." Allahü teâlâ'nın dostluğu ve yardımı dışında, ilâhî azabı önlemek için ona sahip çıkıp kendisine yardım edecek bir dost ve yardımcı da bulamaz. | 
﴾ 123 ﴿