166

"Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmi ile indirdiğine şahadet eder. Melekler de şahadet ederler. Şâhid olarak Allah, yeter."

A- "Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmi ile indirdiğine şahadet eder."

Bu cümle, makablinden anlaşılan bir vehmi giderir. Onlar, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) e sordukları o sorularla teannüt gösterince ve onlara karşı:

"Biz sana vahyettik." (âyet: 163) hücceti getirilince, sanki, dendi ki:

"- Ama onlar buna şahadet etmezler fakat Allahü teâlâ, sana indirdiği o mucizenin ve senin nübüvvetini bildiren o Kitabin hak olduğuna şahadet eder.

Bir diğer görüşe göre de, "Biz sana vahyettik." (4/163) âyeti nazil olunca, onlar dediler ki:

"- Biz senin için buna şahadet etmeyiz / Ma neşhedü leke bizâlike."

İşte bunun üzerine "Fakat Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle indirdiğine şahadet eder." âyeti nazil oldu.

Allahü teâlâ, Kur’âni, kendisinden başka hiç kimsenin bikmediği, kendine has ilmi ile indirmiştir. Bunun dekdi, bu kutsal Kitabın bütün belagat erbabının, benzerini meydana getirmekten âciz olduğu son derece garip, güzel ve mükemmel bir üslubta telif edilmiş okrıasıdır.

Yahut Allahü teâlâ, Kur’âni, Resulünün kudsî nurları iktibas etmeye ehil ve müstaıd olduğunu bilerek indirmiştir.

Yahut Allahü teâlâ, Kur’âni, insanların hayatları ve ahiretleri için muhtaç oldukları ilâhî ilimleri muhtevi olarak indirmiştir.

Bu cümle makabli için tefsir mahiyetindedir.

B- "Melekler de şahadet ederler. Şâhid olarak Allah yeter "

Melekler de, onun doğru ve hak olduğuna şâhidlik ederler.

Ey Resûlüm! Senin peygamberliğinin doğruluğuna şâhid olarak Allahü teâlâ kâfidir. Nitekim Allah (celle celâlühü), Peygamberliğinin hak olduğunu ısbatlayan öyle parlak mucizeler ve açık hüccetler ortaya koymuştur ki başka şahide gerek yoktur.

166 ﴿