84"Bize ne oluyor ki Rabb'ımızın bizi sâlih bir toplulukla cennete sokmasını ummakta iken Allah'a, hakk olarak bize gelene iman etmeyelim ?" O Hıristiyanlar, bu istinafı kelâmı, inanmamalarının sebebini tamamen inkâr ve reddederek, imanlarını tesbit ve takrir için söylemişlerdir. Yâ-Sîn (36) sûresinin, "Bana ne oluyor ki beni yaradana ibâdet etmiyeyim? Hepiniz O'na döndürüleceksiniz" mealindeki 22. âyeti ile benzerlerinde olduğu gibi bu âyette de inkâr ve nefiy (olumsuzluk), sebep ve müsebbebin her ikisine birden tevcih edilmiştir. "Böyle iken onlar acaba neden iman etmezler?" (İnşıkak 84/20) âyetiyle benzerlerinde ise müsebbebin tahakkuku ile inkâr ve nefiy, yalnız sebebe tevcih edilir. Çünkü istifham hemzesi ("e "olarak okunan istifham harfi), bazen vaakıi inkâr için, bazen de vukûu inkâr ve red için kullanıldığı gibi, İstıflıâm "mâ"si da, bazen yalnız vaakıin sebebini inkâr ve redek için kullanılır. Nitekim, " Böyle iken onlar acaba neden iman etmezler?" (inşıkak 84/20) " Size ne oluyor ki, Allah'a büyüklüğü yakıştırmıyorsunuz?" (Nûh 71/13) âyetleri bu kabildendir. İşte bu iki âyette hal cümlesinin ifade ettiği mânâ, gerçekleşmiştir. Zira îman etmemek ve Allahü teâlâ'ya büyüklük yakıştırmamak, tahakkuk etmiş şeyler olup soruyu tevcih edenler, onun sebebini inkâr ve reddetmektedirler. Bazen de inkâr ve red, vukûun ve nefyin sebebine ilişkin olur ve bunlar müsebbebe de sirayet eder. Nitekim yukarda aslı ve meali münderic birinci âyet (Yâsîn 36/22) bu kabildendir. Böylece hal cümlesinin mânâsı, kesinlikle farazî olur. Nitekim bu âyette (Yâsîn 36/22) ibâdetin yokluğu, kesinlikle farazidir. |
﴾ 84 ﴿