94

"Ey iman edenler! Allah, ellerinizin ve mızraklarınızın erdiği avlardan bir şeyle sizi mutlaka sulayacaktır. Bunu görmeden (gıyaben) kendisinden korkan (havf eden)farı bilmek (ayırdetmek) için yapacaktır. Artık bundan sonra kim haddi aşarsa işte onun için acı bir azab vardır."

A- "Ey iman edenler! Allah, ellerinizin ve mızraklarınızın erdiği avlardan bir şeyle sizi mutlaka deneyecektir."

Allah'a andolsun ki O, sizin davranışlarınızı ortaya çıkarmak için, ellerinizin ve mızraklarınızın erdiği,

- eti yenen,

- fasık (zararlı) hayvanlar 31 dışında eti yenmeyen hayvanlardan bir takım avlarla sizi deneyecektir.

31 Fasık (zararlı) hayvanlar, akreb (bir rivâyete göre yılan), karga veya alaca karga, fare, çaylak (dölengeç kuşu), kuduz köpek olarak belirtilmiştir. Bunların ihramlı veya ihramsız, haremde veya harem dışında (hill) öldürülmesinde bir sakınca yoktur (Bak: Sahih-i Müslim Tercemesi ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, Sönmez Yayınları, Cilt. 6, Kitabü'l- Hacc, Sayfa: 342-354, Hadis No:66- 79)

Bu âyet-i kerime, Hudeybiyye seferi sırasında (M. 628) nazil olmuştur. Allahü teâlâ, ihramlı iken Müslümanları bir nevi sınamıştır.

Yabanî hayvanlar, geceleri onların yükleri arasına o kadar sokuluyorlardı ki onları kolayca mızraklayabilir hatta elleriyle yakalayabilirlerdi. Rivâyete göre Ebü'l Yeser b. Amr adındaki Şahabı önüne çıkan bir yaban eşeğini bir hamlede mızrakladı ve öldürdü. Arkadaşları:

"- Sen ihramlı iken hayvan öldürdün!.." dediler.

O da, keyfiyeti Resûlüllah'a arzetti. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.

"Leyeblüvenneküm" ifadesindeki "lâm-ı kasem", av hayvanlarının, bu kadar yaklaşmalarının, onlardan kaçmamalarının sınama için olduğu gerçeğini vurgulamak ve te'ldd içindir; sınama yapılacak şeyin önceden vukuunu tesbit için değildir.

"Şey" kelimesinin nekire (belirsiz, harfti tarifsiz) olarak zikredilmesi, avları küçümsemek içindir. Bu sınama, vaktiyle Eyle halkının deniz avı ile sınanmaları kabilindendir. Gaye, bu gibi küçük sınamalarda sebat göstermeyenin, şiddetli mihnetlerde nasıl sebat gösterebileceği üzerinde düşündürmektir.

B- "Bunu görmeden (gıyaben) kendisinden korkan (havf eden)lan bilmek (ayirdetmek)için yapacaktır."

"Li-ya'leme / bilmek için" konusunda değişik yorumlar getirilmiştir:

1- Bunu Allah, Kendisini görmediği halde,

imanının kuvveti sebebiyle; Allahü teâlâ'nın azabından korkup av hayvanlarına dokunmayanları,

- imanının za'fiyeti sebebiyle Allahü teâlâ'nın azabından korkmayıp da avlanmaya kalkanları ayirdetmek için yapacaktır.

Bu anlamda kullanılan "Li-ya'leme-llâhü / Allah'ın bilmesi için" ifadesi, mükâfat veya ceza olsun, her şeyin karşılık bulmasının temel sebebini bildirmek içindir. Zira bu ifade, onları daha çok korkuya sevkeder.

2-Bu ifade, Allahü teâlâ'nın ilmi, kendisinden korkanlara bilfiil taalluk etsin, demektir. Allahü teâlâ'nın ilmi, her ne kadar kişinin korkmasından önce ona taalluk ediyorsa da, mükâfatın asıl sebebi olan ilâhî ilmin, bilfiil korkmaya taalluku, ancak korkunun gerçekleşmesinden sonra olur.

3-Bu cümlede, bir muzaf mahzûftur. Yani Allah (celle celâlühü) bunu dostlarını bilmek için yapacaktır.

4-Bir kırâete göre, âyetin metnindeki "ya'leme" fiili "i'lâm" kakbı ile de okunmuştur. Yani Allahü teâlâ, bunu kullarına bildirmek için yapacaktır.

Zamir makamında isrn-i celilin zahir olarak zikredilmesi, mehabeti arttırmak ve Allah korkusunu kalblere sokmak içindir.

C- "Artık bundan sonra kim haddi aşarsa işte onun için acı bir azab vardır."

Bu cümle, sınamanın hikmeti beyan edildikten sonra kim haddi aşarsa demektir; yoksa bazılarının dediği gibi haram, kılınmasından veya nehyedilmesinden sonra, demek değildir. Çünkü nehyedilme ile haram kılınma, bu şart cümlesinin terettüb edeceği yeni bir husus değildir. Yani diğer bazı kimselerin tercih ettiği gibi, sınamadan sonra, demek de değildir. Çünkü sınama bizatihi, azabı ağırlaştırma sebebi olamaz. Hatta aksine azabı hafifletebilen bir özür olması da vehmedilebilir. Azabın ağırlaştırlmasını mücib olan, onun sınama olduğunu beyan etnıektır. Çünkü ondan sonra sınırı asmak, açıkça büyüklük taslamak, Allahü teâlâ'nın tedbirine aldırmamak, O'nun itaatinden ve haşyetinden tamamiyle çıkmak olur.

Hulâsa mânâ şudur:

"Biz, avların çokluğunu, onların insanlara yaklaşmalarını ve kaçmamalarını, bir sınama vesilesi kıldık. Bunun itaatkâr ile âsiyi birbirinden ayirdetme aracı olduğunu da beyan ettik. İşte bundan sonra kim sınırı aşarsa, onun için acı bir azab vardır. Çünkü bu hal, sırf büyüklük taslamaktır. "

Bir de şunu anlamak gerekti: Nefsine hâkim olamayan ve bu gibi hafif sınamalarda Allahü teâlâ'nın hükmünü koruma azmini gösteremeyen kimse, büyük hadiselerin kaygan zeminlerinde onu hiç yapamaz.

Âyetteki "a'zabün elim — acı bir azab" dan maksad, her iki dünya azabıdır.

94 ﴿