114"Hakem olarak Allah'tan başkasını mı arayacağım? Kitab'ı ayrıntılı biçimde (mufassalan) size indiren O'dur. Kendilerine Kitab verdiklerimiz de pek alâ bilirler ki o, hakla Rabbinden indirilmiştir. Artık sakın şüpheye düşenlerden olma." A- "Hakem olarak Allah'tan başkasını mı arayacağım?" Resûlüm de ki: "- Ben şeytanların yaldızlı sözlerine uyub da, Allahü teâlâ'dan başka, aramızda hükmedecek ve hakkı bâtıldan ayıracak bir hakem mi arayacağım?" Bir görüşe göre, Kureyş müşrikleri, Resûlüllah'a dediler ki: Yahudi hahamlarından veya Hıristiyan papazlarından birini aramızda hakem tayin et de, senin Kitabında neler olduğunu bize anlatsın." İste bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu. " Onlar (Ehl-i Kitab) Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar?" âyetinde bâtılı aramak fiili, müşriklere isnad edildiği halde, burada Peygamberimiz’e isnad edilmesi, insaf göstermek yahut onların sözlerini gözetmek içindir. Zira onlar: "- Aramızda bir hakem tayin et!" demişlerdi. İslam âlimleri derler ki; hakem, hâkimden daha anlamlı ve daha derindir. Çünkü hakem, ancak tekrar tekrar hükmetmiş ve âdil olan hükmedene denir; hâkim ise böyle değildir. B- "Kitab'ı ayrıntılı biçimde (mufassalan) size indiren O'dur." "- Allahü teâlâ'dan başka bir hakem mi arayacağım? Oysa siz ümmî bir toplum iken, yapmanız ve yapmamanız gereken şeyleri bilmeniz için size bu Kitab'ı indiren O'dur." Burada el-Kitab, Kur’ân anlamında kullanılmıştır. Çünkü hakkı ve doğruyu ifâde eden Kur’ân, bu ad, yalnız kendisi için kullanılmaya en lâyık olandır. Kur’ân'ın mufassal Kitab olması, - hakkı ve bâtılı, - helâli ve haramı, -din işlerine ilişkin diğer hükümleri karışıldığa ve belirsizliğe yer vermeden açıklamış olması demektir. Şu halde Kur’ân'dan sonra hakeme ne ihtiyaç var? İşte bu beyan, Kur’ân-ı Kerim'in din işlerinde yeterli olup başka bir şeye ihtiyaç bırakmadığını sarahatle belirtmiş olur. Kur’ân'ın icazı da buna engel değildir. C- "Kendilerine Kitab verdiklerimiz de pek alâ bilirler ki o, hakla Rabbinden indirilmiştir." Bu kelâm, hakemlik işinin bağlandığı Kur’ân'ın hak ve gerçek olduğunu tesbit ve onun Allahü teâlâ katından indirilmiş bulunduğunu izah eder. Şöyle ki: O kâfirlerin, hakemliklerine razı oldukları Yahudi hahamları ve Hıristiyan, papazları da bu Kitab'ın hak ve Allah’ın katından indirilmiş olduğunu elbette biliyorlardı. Tevrat ile İncil'in de kitab olarak vasıflandırılması Kur’ân'ıle aralarındaki benzerliğe işaret eder. Bu benzerlik iki ortak özellikten ileri gelir: 1- Bu kitablar haktır, 2 - Bu kitablar Allah katından indirilmiştir. Bu ifâdede icaz vardır. Yahudi ve Hıristiyanların, "vellezîne âteyna hümü'l-kitabe/ kendilerine Kitab verdiklerimiz" olarak zikredilmesi, onların Kur’ân'ı kendi Kitablarından saydıklarını bildirmek içindir. Nitekim onlar, Kur’ân'ı, - kendi Kitablarında vasıflandırıldığı gibi buldular; - temel hükümlerle (usûl) değişmeyen fer'î hükümlerde ona muvafık gördüler; - vahiyden başka yollarla bilinmesine imkân bulunmayan birtakım şeyleri haber verdiğini tesbit ettiler. Burada kendilerine Kitab verilenlerden murat, - ya Yahudilerin ve Hıristiyanların âlimleridir ki zahir olan da budur; buna göre, onlara Kitab verilmesi, bilfiil onlara anlatılmasıdır; - ya da bütün Yahudi ve Hıristiyanlardır ve âlimleri de, öncelikle buna dahildir; buna göre ise, onlara Kitab verilmesi, bilfiil anlatmanın yanı sıra bilkuvve anlatmayı da kapsar. Ve hiç şüphesiz hepsi bu imkâna sahiptir. Diğer bir görüşe göre ise, kendilerine Kitab verilenlerden murat, Ehl-ı Kitab'tan iman edenlerdir. Ç- "Artık sakın şüpheye düşenlerden olma." Bu cümleyle ilgili olarak değişik tevcihler yapılabilir. Şöyle ki 1.Resûlüm, onlarda buna dair bilgi eseri ve tanıma görmedin diye onların bunu bildikleri hususunda şüpheye düşme! 2.Kur’ân'ın Allahü teâlâ katından hak olarak indirildiği hususunda sakın şüpheye düşme! Bu tefsire göre bu emir, Peygamberimiz in heyacanına heyecan katmak ve onun mücadele ateşini alevlendirmek içindir. Tıpkı, " Sakın, müşriklerden olma!" âyeti gibi. Bir diğer görüşe göre ise, bu emir, zahiren Peygamberimiz hakikatte ümmeti içindir. Bir başka görüşe göre ise, bu emir, herkes içindir. Yani bu konudaki deliller, kuvvet ve açıklık kazanmıştır. Artık hiç kimsenin şüphe etmemesi lazımdır. |
﴾ 114 ﴿