30"Hani bir zamanlar o kâfirler seni tutup yakalamak veya öldürmek veyahut (Mekke'den) çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurdular, Allah da onlara tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısidır." A- "Hani bir zamanlar o kâfirler seni tutup yakalamak veya öldürmek veyahut (Mekke'den) çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı ." Bu cümle. "Hatırlayın o zamanı ki siz sayıca azdınız, yeryüzünde zayıf olarak tanınıyordunuz." mealindeki cümleya atıftır. Bu hitap, Peygamberimiz için ise de, burada, bütün Müslümanlara ihsan edilmiş bir nimet hatirlatılmaktadır. Şöyle ki: Ey Resûlüm! Hatırla o zamanı ki Mekke müşrikleri seni, yakalayıp bağlamak, ya da yaralamak suretiyle etkisiz hale getirmek, yahut bir gece baskını ile kikçtan geçirmek, veyahut Mekke'den çıkarmak, sürmek için tuzak kuruyorlardı. Mekke müşrikleri, Medîneli, Evs ve Hazreç kabilesinden bir İnsim insanların Müslüman olup Peygambere biat ettiklerini duyunca, paniğe kapıldılar ve durumunu görüşmek üzere Dâru'n-nedve'de toplandılar. 4 4. Dârü'n-nedve, toplantı evi demektir. Arap şehirlerinde cemaate ait işlerin görüşüldüğü bir nevi şehir mecüsi binası anlamına gelir. Bu isim özellikle Mekke'deki toplantı yeri için kullanılmıştır. Kabe'nin güney batısı tarafında yükselen ve tavaf terine bakan bu bina, rivâyete göre Kusay'ın ikametgâhı idi. 440 M.1 da inşa edilmişti. Necd, Arap yarımadasının içinde, yüksek yayla bölgesidir. Mekke müşriklerinin ileri gelenleri toplantı hâlinde iken yaşlı bir şahıs suretinde iblis (ya da ruhuna îblis girmiş yaşlı bir adam) geldi ve "- Ben, Necid'liyim.. Sizin toplandığınızı duydum; ben de toplantıda bulunmak istedim. Siz benim görüşlerimi ve öğütlerimi yok sayamazsınız." dedi. Toplantıda bulunan Ebû'l- Bahterî hemen söze girdi ve şunu önerdi: "- Bana göre, Muhammed’i yakalayıp bîr evde hapsedeceksiniz; evin bütün pencerelerini kapatacaksınız; yalnız bir delik açık bırakacaksınız; bu delikten onun yiyeceklerini ve içeceklerini atacaksınız ve ölünceye kadar hapiste tutacaksınız." Necid'li (iblis ruhlu) ihtiyar ise şunları söyledi: "- Ne kötü bir teklif! Öyle yaparsanız, kavmi sizinle çarpışır ve onu elinizden kurtarır." Hışam b. Amr da: "- Muhammed'i bir deveye bindirin ve toprağınızdan çıkarın; ondan sonra yapacakları size zarar vermez" dedi O Necid'li ihtiyar yine söze girdi: "- Bu da, kötü bir teklifi Öyle yaparsanız, o zaman sizden başka bir kavmi ifsad edecek ve onlarla size karşı savaşacak." Ebû Cehil ise düşüncesini şöyle belirtti: Her batından (küçük kabileden) bir genç alın ve her birinin eline bir kılıç verin; hepsi bir darbe gibi birlikte vursunlar. Böylece Muhammed'in kanı, bütün kabileler arasında dağılmış olur. Sonuçta Benî Hâşim bütün Kureyş'e savaşamaz. Diyet istedikleri zaman da veririz." Bu söz üzerine Necıd'li ihtiyar atıldı:İşte bu doğru!" dedi. Böylece Ebû Cehü'in bu görüşü üzerinde anlaşmaya varıldı. Bu sırada Cebrâîl , Peygamber'e gelip olanları haber verdi ve ona hicret emrini bildirdi. Peygamberimiz de, Ali'ye yatağında yatmasını emretti ve kendisi Ebû Bekir (radıyallahü anh) ile beraber Sevr dağındaki mağaraya çıktı. "Onlar tuzak kurdular; Allah da onlara tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır." Resûlüm o müşrikler sana tuzak kuruyorlardı; Allah. teâlâ tuzaklarını başlarına çaldı; ya da sana tuzak kurmaları sebebiyle onları cezalandırdı; yahut onların yaptıklarına benzer bir muamele yaptı. Nitekim Allahü teâlâ, müşrikleri Bedir savaşına çıkarttı ve orada Müslümanları onların gözlerine az gösterdi ve böylece iki tarafın karşılaşmasını sağladı. |
﴾ 30 ﴿