20

"İman ve hicret edenler ve Allah yolunda malları ve canları ile savaşanlar var ya işte onlar Allah katında derece itibariyle daha büyüktürler. Kurtuluşa erenler de iste onlardır."

Bu âyet-i kerîmede görüldüğü gibi mü'minlerin fazilet dereceleri beyân ediliyor.

İmandan hemen sonra hicretin ilâvesi ve cihadın her iki nevinin sarahatle zikredilmesi bunların zorunlu olduklarını bildirmek içindir.

Mü'minler âyet-i kerîmede açıklanan bu güzel vasıfları itibariyle şikayet ve imaret de dahil bu vasıfları taşımayan diğer kemâlât sahiplerinin hepsinden mertebe ve faziletçe daha yüksektir. Büyük kurtuluşa erenler de onlardır. Sanki diğerlerinin kurtuluşu bu büyük kurtuluşun yanında hiç mesabesindedir.

İkinci (bundan önce 19. âyetteki hitabın bazı mü'minlere yönelik olduğu) görüşe göre bu âyet, mü'minlerden şikayet ve imareti, hicrete ve cihada tercih eden bazı mü'minler için bir kınama (tevbih)dır.

Rivâyete göre Ali (radıyallahü anh) Müslüman olan amcası Abbas'a (radıyallahü anh) sordu: "- Ey amca, sen niçin hicret ve Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) iltihak etmedin?" Abbas (radıyallahü anh):

"- Benim yaptığım hicretten daha üstün değil miydi? Ben Beytullâh'ı haccedenlere su veriyordum; Mescid-i Haram'i imar ediyordum." dedi.

Sonra bu âyet-i kerîme nazil olunca Abbas (radıyallahü anh) şu endişesini izhar etti.

"- Sanırım, artik şikayet hizmeti bizden alınıyor!"

Bunun üzerine Resûlüllah :

"- Siz şikayete devanı edin; onda sizin için şühesiz hayır vardır." buyurdu.

Numan b. Beşir ( öl. 685)elen rivâyet olunduğuna göre:

"- Bir gün ben, Mescidde, Resülullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) minberinin yanındaydım.

O sırada biri:

"- Ben hacılara su verdikten sonra başka bir amel işlemesem de aldırmam!"

Diğer biri:

"- Ben Mescid-i Haram'i imar ettikten sonra ..." Bir başkası:

"- Allah yolunda cihad, sizin söylediklerinizden daha üstündür." dedi.

O gün de cuma idi.

Orada hazır bulunan Ömer (radıyallahü anh):

"- Resûlüllah'ın minberinin yanında sesinizi yükseltmeyin. Namazı kıldıktan sonra anlaşmazlığa düştüğünüz konularda Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) fetva isteyin" diyerek onları susturdu.

Tam o sırada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mescid'den içeri girdi, işte o anda:

"Siz, hacılara su veren ve Mescid-i Haram'i imar eden mü'minleri, fazılei ve mertebece Allahü teâlâ'ya ve âhiret gününe iman ve O'nun yolunda cihaa edenlerle bir mi tutuyorsunuz?

Yahut siz, bu iki hizmeti, iman ve cihad ile bir mi tutuyorsunuz?" mânâsmdaki âyet-i kerime nazil oldu.

Bu son görüşe göre, "Allah zâlimler topluluğuna hidayet etmez" cümlesinden murat, Allahü teâlâ, bunların yerini değiştirmekle haksizlik eden topluluğu tercihe şayan olanı anlama imkânı vermez; demektir. Yoksa bu hidayet, mutlak ve genel hidayet olmadığı gibi zulüm de genel zulüm değildir."

"Kurtuluşa erenler de onlardır" cümlesinde ifâde edilen "hasr" da ikinci grubun derecesine göredir.

Allahü teâlâ cümleden iyi bilir.

20 ﴿