5"Babası demişti ki: "- Oğulcağızım! Rüyanı sakın, kardHanımlarına anlatma! Sonra sana yaman bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır, demişti." A- Yakub (aleyhisselâm) bu rüyadan, Allah'ın (celle celâlühü) Yûsuf'u hikmetin yüce bir mertebesine eriştireceğini, onu peygamberlik için seçeceğini ve her iki cihan saadetini ona bağışlayacağını anladığı için, kardeşlerinin onu kıskanmasından ve ona kötülük yapmasından endişe etti. İşte kardeşlerim bu kötülükten ve onu da sıkıntılardan ve üzüntülerden korumak için, fazla güçlük çekmeden mutluluğa hâsıl olması için bu tavsiyede bulundu. Aslında Yakub (aleyhisselâm)'ı, Allah'ın (celle celâlühü) bunu mutlaka gerçekleştireceğine kesin olarak güveniyordu. Rüyanın hakikati, "mütehayyile" ufkundan men suretin "müşterek hisse" ulaşmasıdır. Sadık (gerçek) olan rüya, ruhun, bedeni idare etmekten asgari ölçüde boş kaldığında, aradaki münasebetten dolayı melekler alemiyle irtibat kurmasıyla gerçekleşmektedir, işte o mülakat sırasında hâsıl olan uygun mânâlar, ruhta suret bulur. Sonra mütehayyile, onu kendine münasip bir sûrede temsil eder; sonra da onu müşterek hisse gönderir. İşte bu aşamalardan sonra görülen bir hal alır. Sonra, eğer ruhun, o mânâya münasebeti kuvvetli olup gerçek ile onun arasındaki fark, ancak küllilik ve cüzîlik cihetinden ise, rüyanın yoruma ihtiyacı olmaz; yok böyle değil ise, yoruma muhtaç olur. B- "Sonra sana yaman bir tuzak kurarlar" Yûsuf'un kardeşlerinin kendisine kuracakları yaman tuzak, kurtulamayacağı derin ve çetin tuzak demektir. Yahut önleyemeyeceği ve anlayamayacağı gizli tuzak demektir ki, sakındırma makamına en uygun olan bu mânâdır. Gerçi Yakub rüyanın bildirdiği şeyi değiştirmeye muktedir olamayacaklarını da biliyordu. Burada Yûsuf'un kardeşlerinden murat, gaile ve tuzaklarından korktuğu babaları bir, anneleri ayrı kardeşleri idi. Onlar, Yakub'un aynı zamanda teyzesinin kızı Leyyâ adındaki karısından doğan Yehûzâ, Rûbil, Şem'un, Lâvey, Rubâlûn, Yeşcur ve Deyne adlarındaki oğulları ile, Zelfe ve Belhe adlarındaki cariyelerinden olan Dân, Neftâlî, Cad ve Aşur adlarındaki oğulları idi. On bir yıldız olarak kendilerine işaret edilenler de bunlardır. Yakub'un (aleyhisselâm), Leyyâ'nin vefatından sonra evlendiği Leyyânin kız kardeşi Rahîl'den, Bünyâmin ile Yûsuf (aleyhisselâm) dünyaya gelmişlerdi. Yahut Yakub (aleyhisselâm), Leyyân hayattayken kız kardeşi Rahîl ile evlenmişti; zira o zaman iki kız kardeş ile birlikte evlenmek henüz haram değil idi. İşte bundan dolayı Bünyâmin, Yakub'un, "rüyanı kardHanımlarına anlatma!" yasağına dahil edilmemişti. Zira öz kardeşi Bünyamin'in ona zarar vermesi düşünülemezdi; onun Yûsuf'a bir kötülük yapmasından korkulamazdı ve Bünyâmin, rüyada onlardan sayılmamışti. Zira kardeşleri Yûsuf'a secde ederlerken de Bünyâmin onlarla beraber değildi. Yakub'un (aleyhisselâm) rüyayı anlatmasını menetmesinden murat, onların hepsine veya bir kısmına anlatması idi. "Çünkü Şeytan insana apaçık bir düşmandır" (İnneş-şeytâııe kl-insâni adüvvün mübîn). Yani şeytanın düşmanlığı apaçık olduğundan, o senin kardeşlerini azdırmak, onları saptırmak ve kendilerini tamamen hayırsız olan işlere sevk etmek için, bütün gayretiyle çalışır. |
﴾ 5 ﴿