15

"Nihayet onu götürüp de kendisini kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, Biz Yûsuf a, ant olsun ki, sen onların bu işlerini onlar farkına varmadan kendilerine haber vereceksin, diye vahiyle bildirdik."

Bir görüşe göre bu kuyu, Ürdün toprağında,

Diğer bir görüşe göre ise, Mısır ile Medyen arasında bulunmaktadır. Kuyunun, Yakub'un (aleyhisselâm), Ken'an'daki evine üç fersah mesafede bulunduğunu söyleyenler de vardır. Ken'an da, Medyen gibi Ürdün böigelerındendir. Anılan kuyunun, Beytü'l-Makdis kuyusu olduğu görüşünü ise, kervanın Yûsuf’u alıp götürmeleri ve kardeşlerinin aynı gün akşamı babalarına gelmeleri hususu reddetmektedir; çünkü Yakub'un (aleyhisselâm) evi ile Beytül-Makdis arasında merhaleler vardır.

Âyette cevap cümlesi hazfedilmiştir. Yani kendisini kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, ona yaptıkları eziyeti yaptılar. Rivâyet olunuyor kı, kardeşleri Yûsuf’u kıra götürünce, onu dövmeye ve kendisine eziyet etmeye başladılar. O kadar ki az kaldı, onu öldüreceklerdi. Yûsuf da bağırıp imdat istiyordu. O zaman Yehûzâ onlara dedi ki:

Siz onu öldürmeyeceğinize dâir bana söz vermediniz mi? Bunun üzerine onu kuyunun yanına götürdüler. Bu sırada Yûsuf, onların eteklerine sarılıp yalvarmaya başladı. Onlar, eteklerim onun ellerinden çektiler ve kendisini kuyuya sarkıtmaya başladılar. Yûsuf, kuyunun kenarına tutundu. O zaman onun ellerini bağladılar ve gömleğini de çıkardılar. Çünkü babalarına hile yapmak için gömleğine kan sürmeyi kararlaştırmışlardı. Bu sırada Yûsuf:

Kardeşlerim! Gömleğimi geri verin; onunla örtüneyim, diye yalvardı. Kardeşleri ise:

Haydi, güneşi, ayı ve on bir yıldızı çağır da, sana arkadaşlık etsin, dediler ve kendisini kuyuya sarkıttılar. Nihayet kuyunun yarı beline ulaşınca, ölsün diye ipi bırakiverdiler. Kuyuda su bulunuyordu. Yûsuf, suyun üstüne düştü; sonra suda bulunan bir kayanın üstüne çıktı. Bu sırada Yûsuf, yüksek sesle ağlıyordu. Kardeşleri ona seslendiler. Yûsuf, onların merhamete geldiklerim sandığı için onlara karşılık verdi. Kardeşleri ise, onun taşlamak istediler; fakat Yehûzâ, onlara engel oldu. Yehûzâ, her gün ona yemek getirirdi.

Rivâyet olunuyor kı, İbrâhîm (aleyhisselâm), elbisesi soyulup ateşe atıldığı zaman, Cebrâîl (aleyhisselâm), cennetten ona ipek bir gömlek getirip kendisine giydirdi. Sonra İbrâhîm (aleyhisselâm), bu gömleği îshak'a (aleyhisselâm) vermişti ve Ishak da, onu Yakub'a (aleyhisselâm) vermişti. Yakub (aleyhisselâm) da, o gömleği bir muskalığın içine koyup Yûsuf'un boynuna asmıştı. İste Yûsuf, kuyuda çıplak kalınca Cebrâîl (aleyhisselâm), ona gelip o gömleği çıkardı ve kendisine giydirdi.

Bir başka ifadeyle Yûsuf kuyuda iken, onun yalnızlık ıstırabını giderip kendisine ünsiyet vermek ve parlak geleceğini kendisine müjdelemek üzere ona vahiy geldi.

Bir görüşe göre bu vahiy, Yahya ve Isâ (aleyhisselâm) örneklerinde olduğu gibi henüz aklî olgunluğa erişmeden önce idi.

Diğer bir görüşe göre ise, o zaman aklî olgunluğa erişmişti. Hasen (radıyallahü anh) diyor ki: "O sırada Yûsuf, on yedi yaşında bulunuyordu."

Kuyuda Yûsuf'a gelen vahiy şu idi: "Ant olsun ki, sen ey Yûsuf! İçinde bulunduğun kötü halden ve sıkıntıdan kurtulacaksın ve kardHanımlarına sana yaptıklarını haber vereceksin. Onlar ise, senin bu günkü halin ile o günkü halın tamamen, farklı olacağından, senin Yûsuf olduğunun farkında olmayacaklar; zira onlara bunu haber vereceğin gün çok yüksek durumda olacaksın, görkemli bir saltanatın olacak ve senin halin, onların s enin hakkındaki vehimlerinden çok uzak olacaktır."

Rivâyet odur ki, Yûsuf'un kardeşleri buğday istemek üzere huzuruna girdikleri zaman Yûsuf, onları tanıdı; onlar ise, onu tanımadılar. Bu sırada Yûsuf, bir su tası getirtip tası eline aldı ve onu tınlattı; tas da uzunca tınladı, işte o zaman Yûsuf:

- Bu tas bana diyor ki, sizin baba bir Yûsuf adında bîr kardeşiniz varmış; babanız ona sizden daha fazla yakınlık gösteriyormuş. Siz de onu kıra götürmüş ve onu bir kuyunun dibine atmışsınız ve babanıza onu kurt yedi demişsiniz ve onu ucuz fiyata satmışlar.

15 ﴿