38"Ben, atalarım İbrâhîm, îshak ve Yakub'un dinine uydum. Herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu tevhid, bize ve bütün insanlara Allah'ın lütuflarındandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler." A- "Ben, atalarım İbrâhîm, İshak ve Yakub'un dinine uydum." Hazret-i Yûsuf'un bu kemal mertebelerine erişmesi ve bu üstün vasıfları elde etmesi, ancak, o fazilet örneği atalarının dinine uyması ve kâfir olan kavmin dinine ne baştan, ne de sonradan hiç uymaması sebebiyledir. Hazret-i Yûsuf'un bunu söylemesi, o iki arkadaşını mıan ve tevhide teşvik etmek ve içinde bulundukları şirk ve dalâletten nefret ettirmek içindi. B- "Herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmamız bize yaraşmaz." Değil böyle bir şeyin vâki olması, biz peygamberler zümresi için düşünülemez bile; çünkü biz kuvvetli bir ruha ve ilim nuruna sahip bulunuyoruz. Onun için tamamen cansız olan varlıkları ortak koşmayı bırakın, insan olsun, cin olsun, melek olsun, hiçbir şeyi Allah'a (celle celâlühü) ortak koşmamız mümkün değildir. C- "Bu tevhit, bize ve bütün insanlara Allah'ın lütuflarındandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler." Tevhit inancı, Allah'ın (celle celâlühü) bize peygamberlik ihsan etmesiyle ve bızı ümmetlerin kumandanlığı için ve onları hakka hidâyet için seçmesiyle hâsıl olan İlâhî bir inayettir. Bu tevhit ve onun sebepleri bizzat bizim için pek büyük bir nimet ve ihsan olmakla beraber, bizim vasıtamızla bütün insanlık için de öyledir. Fakat insanların çoğu bu büyük nimete şükretmezler; tevhidi kabul etmezler. Zira tevhit, bir İlâhî inayet eseri olduğu gibi, aynı zamanda o nimete karşılık da Allah'a (celle celâlühü) şükürdür. Bir görüşe göre bu tevhit, Allah'ın bize bir ihsanıdır; çünkü O, bizim için, tefekkür edip kendileriyle hakkı bulacağımız bir çok deliller yaratmıştır. O delillerin benzerlerini diğer insanlar için de yaratmıştır; fakat onların çoğu, hevâ ve heveslerine uyarak o delilleri tefekkür etmezler ve onları hakka delil edinmezler. Böylece kâfir ve şükürsüz kalırlar. Şunu da diyebilkiz: Bu tevhit Allah'ın (celle celâlühü) bize bir ihsanıdır; çünkü bize akıl ve şuur bahşetmiş ve biz de bunları, O'nun, nefsimizde ve kâinatta yarattığı tevhit delillerini bulmakta kullanıyoruz. Diğer insanlara da akıl ve şuur verdiği halde onların çoğu şükretmezler, yani o kuvvet ve şuurları yaratılış gayelerine uygun olarak kullanmazlar; onları zikredilen nefsî, kozmik, aklı ve nakiî tevhit delilleri için kullanmazlar. |
﴾ 38 ﴿