56

"İşte Mısır'da Yûsuf'a böylece dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz; iyi davrananların mükâfatını da zayi etmeyiz."

A- "- İşte Mısır'da Yûsuf'a böylece dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik."

Rivâyet olunur ki, Mısır toprağı kırk fersah kare idi.

Âyetin metninde kullanılan ifadeler, Hazret-i Yûsuf’un Mısır yönetiminde tamamen yetkili ve idareye hâkim olduğunu bildirmektedir ve bunun başından itibaren böyle olduğuna da açıkça işaret vardır. İşte bundan dolayıdır ki, onun ülkeyi idaresi, kişinin kendi evindeki tasarrufu gibi ifade edilmiştir (Zira âyetin metnindeki Tebevvü' aslında barınmak anlamındadır).

Yine bir rivâyete göre hükümdar, Hazret-i Yûsuf'a taç giydirdi; mührünü ona verdi; kılıcını ona kuşandırdı; ona inci ve yakut ile süslenmiş bir taht koydurdu. Bunun üzerine Hazret-i Yûsuf dedi ki:

Bu taht ile senin hükümdarlığını sağlamlaştıracağım; bu mühür ile senin işlerini yöneteceğim. Taca gelince, o, benim ve atalarımın giysilerinden değildir. Hükümdar da dedi ki:

Seni tazim için, senin üstünlüğünü ikrar etmek için tacı başına koydum. Nihayet Hazret-i Yûsuf, tahta oturdu. Krallar, ona bağlılıklarını bildirdiler. Mısır hükümdarı, idareyi ona devretti.

Yûsuf Mısır'da adalet ikame etti; adaleti erkeklere ve kadınlara da sevdirdi; kıtlık yıllarında Mısır halkına birinci sene dinar ve dirhem karşılığmda, ikinci sene de ziynet eşyası ve mücevherat karşılığmda, üçüncü sene de hayvanlar karşılığında, sonra da arazi ve akar karşılığında zahire sattı.

Sonra da kendilerini köle edinmek karşılığmda onlara zahire sattı ve nihayet hepsini köle edinmiş oldu. Onun halkı dediler ki: "Bu zamanda ondan daha büyük ve azametli bir hükümdar görmedik.

Sonra Hazret-i Yûsuf, onları azat etti ve mallarını da kendilerine iade etti. Hazret-i Yûsuf, insanlar arasında eşitlik sağlamak üzere, zahire almak isteyen herkese bir deve yükünden fazlasını satmazdı.

B- "- Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz; iyi davrananların mükâfatını da zayi etmeyiz."

Biz, irademizi gerektiren hikmetimize binaen dilediğimiz kimseye dünyada hükümdarlık, zenginlik ve diğer nimetleri veririz ve iyi davrananların mükâfatını da zayi etmeyiz; aksine tam olarak veririz.

Bu İlâhî kelâm bildiriyor ki, mezkûr dilemenin yegâne sebebi, anılan rahmetin eriştiği kimseye ihsandır ve bu onun mükâfatıdır.

56 ﴿