67

"Yakub şunu da söyledi:

Ey oğullarım! Şehre hepiniz bir kapıdan girmeyin; ayrı, ayrı kapılardan girin. Yine de Allah'tan gelecek şeyde size hiçbir faydam olmaz. Hüküm, Allah'tan başkasının değildir. Ben yalnız O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O'na tevekkül etsinler!"

A- "- Yakub şunu da söyledi:

Ey oğullarım! Şehre hepiniz bir kapıdan girmeyin; ayrı, ayrı kapılardan girin."

Hazret-i Yakub, oğullarının hepsini göndermeye azmedince onlara nazar 3 değmemesi için şehre ayrı ayrı kapılardan girmelerini öğütledi. Zira oğulları pek yakışıklı ve güzel giyimli idiler. Bu sefer ise, öncekinden daha çok süslenmişlerdi. Ve onlar Mısır'da, birincisinden farklı olarak, hükümdarın yanında saygı ve yakınlık görmekle şöhret bulmuşlardı. İşte bundan dolayı herkesin dikkatini ve ilgisini çekiyorlardı.

3 Aziz ve Hakim Allah'ın takdiriyle nazar değmesi, inkar edilecek bir şey değildir. Nitekim Hazret-i Peygamber şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz nazar haktır." Yine Allah'ın Resulü buyurur ki: "Şüphesiz nazar, adamı kabre, deveyi de çömleğe koyar."

Hazret-i Peygamber Hazret-i Hasen ile Hazret-i Hüseyin'i (radıyallahü anhüm) şerlerden korumak için şu duayı okurdu:

Sizin ikinizi, Allah'ın tam olan kelimeleriyle, çokça vesvese verici olan her şeytandan ve her kötü nazardan saklıyorum!

Şehre bir kapıdan girmemek, ayrı ayrı kapılardan girmeyi gerektirmediği için ve hepsinin iki kapıdan veya üç kapıdan girmesi, yine bazı sakıncalar doğurabileceği için, babaları Hazret-i Yakub, "ayrı ayrı kapılardan girin" diyerek bu emirden maksadını beyan etmiştir. Başta, bir kapıdan girmeyin, diyerek bununla iktifa etmesi durumunda da, aslında istenen mânâ ifade edilmiş olabileceği halde bununla yeünilmeyip ayrı ayrı kapılardan girmelerini, de söylemesi, buna çok önem verildiğini göstermek ve istenen şeyin bu olduğunu, başka bir şey olmadığını teyid etmek içindir.

B- "- Yine de Allah'tan gelecek şeyde size hiçbir faydam olmaz."

Yine de bu önlemlerimle, Allah'ın (celle celâlühü) sizin için hükmettiği şeyde size bir fayda sağlayamam ve size gelecek bir zararı da önleyemem. Zira tedbir, takdiri bozmaz.

Yakub bu sözleriyle, tedbirin tamamen gereksiz ve anlamsız olduğunu söylemek istemiyor. Zaten böyle bir şey nasıl olabilir ki? Allah (celle celâlühü), meâlen şöyle buyuruyor: "Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız" (Bakara 195), "Tedbirinizi alınız" (Nisa 4/71),

Yakub'un maksadı, kendilerine tavsiye ettiği tedbirlerle, mutlaka amacın gerçekleştirileceği değildir; bunlar kısmî tedbirlerdir; tesir ve menfaatin buna terettüp etmesi ise, Azîz ve Kadir Allah'tandır. Ve bu tedbirler, kaderi engellemek değil, fakat Allah'tan (celle celâlühü) inayet niyaz etmek ve kaderden, yine kadere kaçmak içindir.

C- "- Hüküm, Allah'tan başkasının değildir. Ben yalnız O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O'na tevekkül etsinler!"

Hüküm, yalnız Allah'a (celle celâlühü) aittir; hiç kimse hükümde O'na ortak olamaz ve O'na engel teşkl edemez. Ben yapıp yapmadığım bütün işlerimde başkasına değil, yalnız O'na tevekkül ettim.

Bu da delâlet ediyor ki, sebeplere baş vurmak, tevekküle halel getirmez.

Bu ifadede tevekkül Allah'a (celle celâlühü) tahsis edildiği gibi, peygamber olması hasebiyle Hazret-i Yakub'un fiili, kendisine uyan diğer insanların fiiline sebep kılınmaktadır. Bu insanlara oğulları da öncelike dahildir. Bu ifadede, Hazret-i Yakubun, karşı karşıya bulundukları işte, kendilerine tavsiye ettiği tedbirlere aldanmayarak oğullarını güzel bir sekide tevekküle hidâyet ve irşat ettiği de gayet açıktır.

67 ﴿