18

"Rablerini inkâr edenlerin durumu şöyledir: Onların amelleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül yığını gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İşte bu, büsbütün uzak sapıklığın ta kendisidir."

A- "Rablerini inkâr edenlerin durumu şöyledir: Onların amelleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül yığını gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler."

Bu kelâm, mukadder bir sualin cevabı mahiyetindedir. Sanki, pek iyi, onların sıla-ı rahim, köleleri azat etmek, fidye verip estilerı azat etmek, tehlikede olanları kurtarmak, konukları ağırlamak gibi iyi amelleri ne oldu da, sonuçları böyle kötü oldu? diye sorulmuş da buna cevap olarak denilmiş ki, işte Rablerini inkâr edenlerin garip hak şöyledir... işte onların sayılan iyi işleri, Allah'ı tanımak, O'na îman etmek ve O'na yönelmek temek üzerine bina edilmediği için, fırtına rüzgârlarının savurduğu bir kül yığınına benzetilmiştir. Yani onlar kıyamet gününde kazandıkları amellerin, mükâfat veya azabın hafifletilmesi gibi bir faydalı sonuç göremezler. Tıpkı, mezkûr kül yığını gibi yaptıkları havaya gider.

Kâfirlerin, putlar adına yaptıkları amellerin korkunç cezaları da olduğu halde burada yalnız, faydalı sonuçlarını görmeyeceklerinin beyan edilmesiyle iktifa edilmesi, onların putlara karşı olan inançlarının ve Allah (celle celâlühü) katında kendilerine şefaatçi olacakları iddialarının bâtıl olduğunu sarahaten belirtmek ve bir de, onlarla istihza etmek ve gazap beyan etmek içindir.

B- "- İşte bu, büsbütün uzak sapıklığın ta kendisidir."

Bu temsilin açıkça bildirdiği, onların kendilerini kârlı sandıkları halde dalâlette olmaları, büsbütün doğru yoldan, yahut mükâfata ermekten uzak olmanın ta kendisidir.

18 ﴿