18"Ancak kulak hırsızlığı yapmak isteyen olursa, onu da apaçık bir alev kovalar." İbn Abbâs'tan rivâyet olunduğuna göre, önceleri şeytanlar, göklere çıkmaktan engellenmiyorlardı. Nihayet İsâ (aleyhisselâm) doğunca, üç gökten men edildiler. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) doğunca da, bütün göklerden men edildiler. Âyetin metninde geçen Şihâb kelimesi, alev mânâsında kullanıldığı gibi, bazen yıldızlar ve oklar anlamlarında da kullanılmaktadır. Ma'mer diyor ki: - Ben, İbni Şihâb ez-Zührî'ye, câhiliye döneminde yıldızlar anlıyor muydu, diye sordum. O da dedi ki: - Evet, yıldızlar düşüyordu ve onların parçalarından şeytanlara atılıyordu. Sonuçta şeytanlar öldürülüyorlardı, yahut tekrar kulak hırsızlığına dönmemeleri için sersemletilip bozguna uğratılıyorlardı. - Peki, "Halbuki daha önce biz onun bazı kısımlarında haber dinlemek için oturacak yerler bulup oturuyorduk" (Cin 72/9) âyetine ne diyorsun? - Resûlüllah gönderildikten sonra şeytanların işleri ağırlaştırıldı ve zorlaştırıldı. İbni Kuteybe diyor ki: "Şeytanların taşlanması hâdisesi, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderilmeden önceydi. Fakat o zaman gökler, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderildikten sonraki gibi şeytanlardan o kadar sağlam korunmuyordu. İbn-i Abbâs ise, "Şeytanlar, meleklerden kulak hırsızlığı yapmak için birbirlerinin sırtına çıkarak dünya semasına kadar çıkarlar, işte o zaman onlar yıldız parçalarıyla taşlanırlar. Atılan taşlar, onlara mutlaka isabet eder. Sonuçta Allah'ın (celle celâlühü) dilediği şekilde bazı şeytanların yüzleri ve yanları yanar. Bazıları da sersem hale getirilirler ve onlar gulyabani olup çöllerde insanları yollarından saptırırlar" diyor Kurtubî, bu alevin öldürüp öldürmediği konusunda âlimleri görüş ayrılığına düştüğünden bahsederken, İbn-i Abbâs, bu alev, yaralar, yakar, sersemletir; fakat öldürmez, demekte; Hasen ile bir grup âlimler ise, bu alev öldürür, demektedirler. Kurtubî birinci görüşü sahih bularak tercih etmiştir. |
﴾ 18 ﴿