| 11" İnsan bazen hayrı istediği kadar, şerri de ister. Zaten insan çok acelecidir." A- " İnsan bazen hayrı istediği kadar, şerri de ister." Bundan öne, hidâyet edici Kur’ânin hak beyan edildikten sonra, burada da hidâyet edilen insanın hak beyan edilmekte ve ikisinin arasındaki fark anlatılmaktadır. Burada insandan murat, insan cinsidir; onun bazı fertlerinin hali, hepsine isnat edilmiştir. Yahut insanların bazı zamanlardaki hak hikâye edilmektedir. Birincisine göre mâna şöyledir: Kur’ân, insanları en yüksek hayra, en büyük mükâfata çağırmaktadır ve en büyük şer olan elem verici azaptan da insanları sakındırmaktadır. İnsanların bir kısmı olan kâfirler, kendileri için en büyük şer olan mezkûr azabı istemektedirler. Bunu da diliyle ikrar etmektedirler. Nitekim bazıları: " Ey Allahım, eğer bu kitap senin katından gelmiş bir hak ise, üzerimize gökten taş yağdır; yahut bize elem verici bir azap getir" (Enfâl 8/32); Eğer doğru sözlülerden isen, bize va'dettiğin azabı, bize getir, " (A'râf 7/70) benzeri şeyler söylüyorlardı. Yahut onların dilleriyle istemesi değil, fakat sonuç olarak, bu neticeye varan, bunu gerektiren kötü amelleriyle mecazî istemeleridir. Nitekim hepsinin hali budur. Onların hayrı istemeleri ise, hakikat değil farazidir. Zira onlar hayır istemekten uzaktır. Bir de "hayrı istediği kadar" denilmesi işaret ediyor ki, onlara yaraşan buydu. B- "Zaten insan çok acelecidir.". Kendilerine mezkûr duâ isnat edilen insan, aklına gelenlerin zararlarını hiç görmeden, onları istemekle çok acele etmektedir. Yahut çok acele edip azabın da acele gelmesini istemektedir. Halbuki azap, zaten mutlaka gelecektir. Buna göre bu, onlarla bir nevi istihzadır. Onların istemeleri, amellerine hamledildiği takdirde, acelecilik de, azabı gerektiren o kötü amellerine dalmak ve onları sürdürmek anlamına hamledilebilir. İkinci tefsire göre (insanın bazı hallerde şerri istemesi) mâna şöyledir. Kur’ân'ınsanı hayra davet eder. Öfke hâlinde olduğu gibi insan bazen kendi nefsi, ailesi ve malı için, şer olanı Allah'tan isteyebilir. Ve insan yaratıksı itibarıyla acelecidir; sabırsızdır; başındaki belâ zail oluncaya kadar bu hak devam eder. Rivâyet olunur ki, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) zevcesi Hazret-i Sevde'ye bir esir emanet etti. Esir, bağlarının acısından gece inleyince, Hazret-i Şevde, onun bağlarını gevşetti. Esir de kaçtı gitti. Bu Peygamberimiz'e haber verilince, Peygamberimiz: "Allahım! Bu kadının ellerini kes" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Şevde, ellerini kaldırıp duanın kabul olmasını beklemeye başladı. O zaman Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki, "Ben Allah'tan diledim ki, benim duamı, azaba müstahak olmayan ailem için rahmete çevirsin." Yahut âyetin mânası şöyledir: İnsan, hayır olduğunu sandığı şerri istemektedir. Zaten insan aculdür; işlerine basket ve gerçek bir tefekkürle yaklaşmıyor ki, istemeye layık olan hayır tahakkuk etsin ve kaçınmaya layık olan serden uzak kalsın. | 
﴾ 11 ﴿