2"Ey Resûlüm! Biz, bu Kur’ân'ı sana, sıkıntı çekmen için indirmedik." Bu âyetteki ifâde, Resûlüllah'ı müşrikler tarafından karşılaştığı sıkıntılardan dolayı teselli etmektedir. Yani ey Peygamberim! Biz bu. Kur’ân'ı sana, azgınlarla konuşurken, âsilerle tartışırken sıkıntıları göğüslemen için indirdik, onların küfrüne aşırı derecede üzülmen ve îman etmeleri için kendini harap edercesine uğraşman için indirmedik. Nitekim diğer bir âyette de "Arkalarından üzüntü İle nerede ise kendim harap edeceksin." denilmektedir. Hayır, ey Resûlüm! Biz bu Kur’ân'ı sana tebliğ ve öğüt için gönderdik ve bunu da sen yaptın. Artık bundan sonra onlar îman etmezlerse, senin bir sorumluluğun yoktur. Yahut bu ifâde, Peygamberimizi, yapmakta olduğu aşın derecedeki cihat ve ibâdetten alıkoymak içindir. Nitekim rivâyet olunuyor ki. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), geceleri o kadar namaz kılıyordu ki, ayaklan şişiyordu. Bunun üzerine Cebrâîl (aleyhisselâm), ona: "Kendi nefsini de gözet; çünkü onun da senin üzerinde hakkı vardır" dedi. Yani Biz bu Kur’ân'ı sana, kendini ağır perhizlerle ve büyük sıkıntılarla harap etmen için göndermedik; sen ancak, müsamahakâr olan Hanîf dini ile gönderilmişsin.2 Bir görüşe göre ise, müşriklerden Ebû Cehil, ile Nazr b. Haris, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) dediler ki; "Sen bedbahtsın; çünkü atalarının dinini terk ettin. Bu Kur’ân da, bedbaht olman için sana inmiştir." işte onların bu sözleri reddedilerek denildi ki; bu. Kur’ân'ı onların dedikleri için sana indirmedik. Ancak ilk görüş daha münasiptir. Çünkü gelecek âyetteki istisna da, bunun kanıtıdır. Yahut "Tâ-Hâ" kelimesi, Kur’ân'ın bir adıdır. Yani Kur’ân'a yemin olsun ki... Yemin cümlesi olması hâlinde bu sûrenin adı da olabilir. |
﴾ 2 ﴿