7

"Sen, sözü açıktan söyleyeceksen, bilesin ki, O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de şüphesiz bilir."

Bundan önce Allah'ın saltanatının genişliği ve kudretinin bütün kâinatı kuşattığı beyan edildikten sonra burada da o'nun ilminin bütün eşyayı kuşattığı beyan edilmektedir. Yani eğer sen, Allah'ı (celle celâlühü) açıktan anacaksan ve o'na yalvaracaksan, bil ki, O, bunları açıktan yapmana muhtaç değildir; zira O, senin başkalarından gizlediğin şeyleri de, onlardan daha gizli olanları da, yani kafanda düşünüp de hiç söylemediğin şeyleri de şüphesiz bilmektedir. Yahut O, senin kendi, nefsine sır olarak sakladıklarını da, gelecekte sır olarak, saklayacaklarını da şüphesiz bilir.

Bu kelâm, yüksek sesle söylemeyi yasaklamak anlamında olabilir. Nitekim, diğer bir âyette de şöyle denilmektedir: "Kendi içinden, yalvar arak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle, sabah akşam Rabbini an!" Yahut bu kelâm, kullan ırşât ediyor kı, yüksek sesle yalvarmak, Allah'a duyurmak için değil, fakat nefsi zikirle tasvir etmek, zikir üzerinde sabit kılmak, nefsi başka şeylerle meşgul olmaktan menetmek, onu vesveseden kesmek ve yalvarıp yakarmakla onu sindirmek gibi gayeler içindir.

7 ﴿