15"Herkesin, işlemekte olduğu şeyin karşılığını bulması için Kıyamet mutlaka gelecektir. Nerede ise Kıyametin geleceğini de gizli tutacaktım." A- "Herkesin, işlemiş olduğu şeyin karşılığını bulması için Kıyamet mutlaka gelecektir." Bu kelâm, ibâdet ifasının ve namaz kılmanın zorunlu olmasının sebebini açıklamaktadır. Kıyametin kopmasının, "gelecektir" şeklinde ifade edilmesi, onu, kesin ve muhataplara doğru gelmekte olan bir hâdise olarak göstermek suretiyle gerçekleşeceğini tahkik etmek içindir. B- "Nerede ise Kıyametin geleceğini, de gizleyecektim." Yani eğer İlâhî bir lûtfu kerem olmasa ve onların mazeretlerini kesmek için olmasa, kıyametin (vaktini gizli tuttuğum gibi) geleceğini de gizli tutacaktım. Yahut herkesin, çalışır olduğu şeyin karşılığını bulması için nerede ise, kıyameti gerçekleştirecektim. Kıyametin gelmesi, yalnız, herkesin işlemiş olduğu şeyin karşılığını bulması için olmayıp fakat herkesin, kendisinden sâdır olanın karşılığını bulması içindir. Bu sâdır olan, ister anılan ibâdetlerin ifasına çalışmak olsun, ister oturup onların ifasına hiç çalışmamak olsun veya o ibâdetlerin zıtlarını tahsil için çalışmak olsun. Böyle iken, gaye olarak, herkesin, işlemekte olduğu şeyin karşılığını bulmasının zikre tahsis edilmesi, şu hakikati bildirmek içindir: Kıyametin gelmesinden asıl gaye, ibadetlerin mükâfatlarını bildirmektir. Onların terkinden dolayı verilecek azap ise, âsilerin kötü seçimlerinin gereklerindendir. Ve emredilen ibâdetlerin zorunluluk kuvveti ve kıyametin şiddetli korkunçluğu ve çetinliği, herkese, ilâhî emirlere uymayı ve kendisini kıyametin korkunç azabından kurtaracak itaatlerin tahsiline çalışmayı gerektirmektedir. İşte o zaman, kendisini o azaba düşürecek günahlardan, sakınmış olur. Nitekim "O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı noktasında sizi denemek için, Arş su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır." âyeti de bu hakikati (asıl gayenin iyi amellerin mükâfatı olduğu, azap vermek olmadığı gerçeğini) ifade etmektedir. Zira denemek, yalnız güzel ve daha güzel olması itibarıyla değil, fakat güzel ve çirkin olması itibarıyla, bütün mükelleflerin amellerine şâmil ise de, mezkûr âyette, yalnız güzel ve daha güzele bağlanmıştır. Zira daha önce zikredildiği gibi, bu kâinatın, böyle hârika ve son derece mükemmel yaratılmasından asıl maksat, iyilik yapanların iyiliklerinin kemalinin ortaya çıkmasıdır. İşte bu kâinattaki hârikailk ve mükemmeliyet de, onun gereğini yapmayı icap ettirmektedir, öyle ki, hiç kimse, bu apaçık yoldan sapmamak, fakat her fert, kâinatın yol gösterdiği mutlak îman ve itaate erişmekdir. Fertler arasındaki farklılık ise, îman ve itaatteki kuvvet ve zafiyet mertebelerinde olmalıdır. Onlardan tamamen yüz çevirip dalâlet uçurumuna yuvarlanmak ise, bu hârika yaratılışın gayelerine dâhil olmak şöyle dursun, asla vâki bile olmamakdır. Bu, hiçbir haklı delil ve gerekçe olmaksızın, kişilerin kötü tercihlerinden kaynaklanan bir şeydir. Âyetteki "herkesin işlemekte olduğu şey"den, mutlak amel de (çalışma) kastedilebilir. |
﴾ 15 ﴿