5"Ey insanlar! Siz eğer öldükten sonra dirilmekten herhangi bir şüphede iseniz, o takdirde düşünün ki, Biz sizi topraktan, sonra bir damladan, sonra pıhtılaşmış bir kan parçasından, sonra uzuvları önce belirsiz, sonra belirlenmiş canlı bir çekim etten yarattık ki, size hakikatleri gösterelim. Ve dilediğimizi, belli bir vakte değin rahimlerde tutarız; sonra sizi bir bebek olarak annenizin karnından çıkarırız; sonra da erginliğînize erişmeniz için sizi çıkarırız. İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en aşağı (en uzak) çağına değin bırakılır ki, bilgi sahibi bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Ve sen yeryüzünü kupkuru görürsün; fakat Biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır; kabarır ve her güzel çiftten bitkiler verir." A- "Ey insanlar! Siz eğer öldükten sonra dirilmekten herhangi bir şüphede iseniz, o takdirde düşünün ki. Biz sizi topraktan, sonra bir damladan, sonra pıhtılaşmış bir kan parçasından, sonra uzuvları önce belirsız, sonra belirlenmiş canlı bir çekim etten yarattık ki, size hakikatleri gösterelim." Bundan önce, bilgisiz olarak tartışanların hak beyan edildikten ve akıbetlerine işaret edildikten sonra burada da, onların, hakkında tartiştıkları ikinci dirilmenin bir gerçek olduğuna hüccet ikame edilmektedir. Yani ey insanlar! Siz eğer öldükten sonra dirilmenin, mümkün ve Allah'ın (celle celâlühü) kudreti dâhilinde olduğundan, yahut onun vukuundan herhangi bir şüphede iseniz... Âyette, onların ikinci dirilme hakkındaki inançları şüphe olarak ve şüphe ifade eden "Reyb" kelimesi de nekre olarak zikredilmiş, Halbuki onlar, bunun imkânsız olduğuna kesin olarak inanıyorlardı. İşte bunun îzahı ile, âyette kullanılan ifadenin, "Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphe ediyorsanız..." anlamına gelecek bir ifadeye tercih edilmesinin izahı, Bakara; 23 âyetin tefsirinde geçti. Eğer bundan bir şüphede iseniz, şüphenizin zail olması için ilk yaratılışa bakın; Biz, sizin her bir ferdinizi, Âdem'in (aleyhisselâm) yaratılışı zımnında icmali olarak topraktan yarattık. Zira beşerin her ferdinin, Âdem'in (aleyhisselâm) yaratılışından nasibi vardır. Zira onun şerefli fıtratı, kendisine münhasır değildi; fakat insan cinsinin bütün fertlerinin fıtratını icmali olarak ihtiva eden ve sonuçlarının hepsinde cereyan etmesini gerektiren bîr örnektir. Bu itibarla Âdem'in topraktan yaratılması, bütün insanların ondan yaratılması demektir. Nitekim daha önce defalarca bunun izahı geçti. Bu âyette, zikredilen aşamaların her birinin, onların yaratılması için bir başlangıç kılınmış olması ve "Sonra meniyi pıhtılaşmiş kan parçası haline soktuk; sonra pıhtılaşmiş kan parçasını da bir parçacık et haline soktuk../'âyetinde olduğu gibi, bu aşamaların her birinin, kendisinden sonraki aşama için başlangıç olarak zikredilmemesi, Allah'ın (celle celâlühü) kudretinin büyüklüğüne daha çok delâlet etmekte ve müşriklerin bunu imkânsız sayan fikirlerinin şiddetini daha iyi kırmaktadır. İşte Biz, sizi böyle hârikalar yaratarak meydana getirdik ki, sizin için, anlatılmaları imkânsız hakikatler, sırlar ve ezcümle Ölümden sonra dirilmenin sırrı anlaşılmış olsun. Zira bir kimse, zikredilen bu tedricî yaramışı hakkıyla düşünen kimse, zorunlu olarak şu kesin hükme varır: Beşeri önce, hiç hayat kokusunu almamış topraktan yaratmaya ve yaratılış aşamaları ve halleri arasında bunca farklılıklar varken, onlarda tasarruf edip bir halden diğerine dönüştürmekle, kendi benzerini sürekli olarak doğurmaya el verişk bir şekilde inşa etmeye Kaadir olan bir kuvvet, onun iadesine de Kaadir'dir; hatta bu, ona kıyasla daha kolaydır. B- "Ve dilediğkmizi, belli bir vakte değin rahimlerde tutarız." Bu kelâm da, insanların yaratılışı tamamlandıktan sonraki halini beyan etmektedir. Âyetin bu ve bundan sonraki kısmı, hakikatleri göstermek gerekçesine dayandırılan aşamak yaratmanın devamı ve hakikatleri göstermenin unsurlarından olduğu halde ona dâhil edilmemiş, zira birinci kısım, Allah'ın (celle celâlühü), kudrete konu olan her şeye ve ezcümle bahis konusu olan ikinci kez ekriltmeye olan kudretinin kemaline delâlet etmesi daha net ve açıktır. Yani Biz, o aşmalardan sonra dilediğimizi, doğum zamanına değin rahimlerde tutarız. Gebeliğin en az süresi altı aydır. En uzun süresi ise iki yıldır. Diğer bir görüşe göre ise dört yıldır. Bu kelâm işaret ediyor ki, rahimlerdeki bazı ceninler, yaratılışları tamamlandıktan sonra Allah (celle celâlühü) onların rahimlerde kalmalarını dilemez; böylece anneleri düşük yapar. Âyette düşüklere değinilmemiş, çünkü onların zikri bu makama münasip değildir. Zira burada kelâm, yaratılma aşamalarını geçiren çocuklar hakkındadır. Âyetin bu cümlesi, sarahatle bildiriyor ki, âyetteki "gayri muhallaka" (uzuvları belirsiz olan) ifadesinden murat, noksan olarak veya kusurlu olarak doğan çocuk değil ve buraya kadar açıklanan aşamalar, doğumdan önce ceninin geçirdiği aşamalardır. C- "Sonra sizi bir bebek olarak annenizin karnından çıkarırız; sonra da erginliğinize erişmeniz için sızı çıkarırız." Yani sizi anne rahmine yerleştirdikten sonra hamilelik sûresi tamamlandığında sızı bir bebek olarak dünyaya getiririz. D- "Sonra da erginliğınıze erişmeniz için sizi çıkarırız." Yani sızın tedricî olarak büyümeniz ve sonra da kuvvet, akıl ve temyizde kemale ermeniz için sizi dünyaya çıkarırız. Diğer bir görüşe göre ise, yani sonra da kemale ermeniz için size mühlet veririz, demektir. Bir diğer görüşe göre ise, bundan önceki cümlelerle birlikte mânası şöyledir: Biz, sizi mezkûr tedrîc üzere, ona terettüp eden iki gaye için yarattık: Biri, yüce şanımızı beyan etmek, diğeri de sizi rahimlere yerleştirmek, sonra bebek olarak oradan çıkarmak, sonra da kemalinize ermeniz için ve Allah'ın şanını ve kudretini göstermenin bilfiil hâsıl olması, hepsinden sonra olduğu halde önce zikredilmesi, onun en büyük gaye ve bizzat maksut olduğunu bildirmek içindir. E- "İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en aşağı (en uzak) çağına değin bırakılır ki, bilgi sahibi bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin." Yani içinizden kimi, erginlik çağına erdikten sonra veya ondan önce vefat eder. Yine içinizden kimi de en aşağı (en uzak) çağına değin, en ileri ihtiyarlık ve bunama çağma değin bırakılır ki, birçok bilgiye sahip bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin, bildiklerini inkâr etsin ve muktedir olduğu işlerden âciz kalsın. F- "Ve sen yeryüzünü kupkuru görürsün; fakat Biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır; kabarır ve her güzel çiftten bitkiler verir." Burada ifade edilenler de, ölümden sonra dirilmenin bir gerçek olduğuna ikinci bir hüccettir. Bu hitap, görmeye muhatap olabilen herkes için geçerlı-dır. Burada görmek, göz görmesidir. Yeryüzünün kupkuru olması da, cansız, bitkisız olması demektir. |
﴾ 5 ﴿