15

"Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette Resulüne asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa, haydi, yukarıya bir ip bağlasın; sonra da boynunu o ipe geçirip ayağını yerden kessin! Sonra da baksın, acaba, hilesi, kızdığı ilâhî yardımı engelleyecek midir?"

Yani bunu zanneden, kendi içinden tasavvur edip baksın, kızdığı yardıma karşi koymak ve engellemek konusunda kudretini sonuna kadar harcasın, bu ilâhî yardımı engelleyebilecek, mi? Hayır, asla engelleyemeyecektir.

Diğer bir görüşe göre de, yani üstümüzdeki göklere bir ip uzatsın da oraya çıksın ve sonra da vahyi kessin! demektir.

Bir diğer görüşe göre de, yani mesafeyi kat' etsin de, gökler âlemine çıksın da, yardımı engellemeye çalışsın! demektir. Ancak âyetin siyakı bu görüşleri reddetmektedir. Çünkü bundan amaç, farz edilen şeyler, vukuu ve tahakkuku takdirınde de, kızdığı yardımı engelleyemeyeceğini beyan etmektir. Ve apaçık bir gerçektir ki, imkânsız olan şeylerin vukuunu ve hükmünü, özellikle de vahyin kesilmesi hükmünü ona bağlamanın hiçbir anlamı yoktur. Zira vahyin kesilmesini farz etmek, kesin olan merama halel getirmektedir.

Bir görüşe göre de, Müslümanlardan bazı kimseler, müşriklere çok kızdıkları için, Allah'ın (celle celâlühü), Resulüne (sallallahü aleyhi ve sellem) vaat ettiği yardımın geç kaldığını düşünüyorlardı. Ve müşriklerden bazıları da, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) uymak istiyorlardı; fakat onun başarısının devamından endişe ediyorlardı. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.

Bazı âlimler, âyetteki nusret'i, rızk olarak tefsir etmişlerdir. Buna göre mâna şöyledir: rızklar, Allah'ın (celle celâlühü) kudret elindedir; Allah (celle celâlühü) dilemedikçe hiçbir rızk ekle edilemez. Bu itibarla kul, kısmetine razı olmakdır. Şu halde her kim ki, kendi rızkını Allah'ın (celle celâlühü) vermediğini zannedip de sabır etmezse ve teskmiyet göstermezse, öyleyse sabırsızlığm son noktası olan kendini asmak fiiline tevessül etsin ve bilsin kı, bu da, kısmeti engelleyemez ve rızkı geri çeviremez.

15 ﴿