14

"Sonra o nutfeyi bir kan pıhtısı yaptık. Arkasından o kan pıhtısını da bir et parçası haline soktuk. Ardından o et parçasını da kemiklere çevirdik. Peşinden de bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik, işte yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne mübarektir!"

A- "Sonra o nutfeyi bir kan pıhtısı yaptık. Arkasından o kan pıhtısını da bir et parçası haline soktuk. Ardından o et parçasını da kemiklere çevirdik. Peşinden de bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratişla insan haline getirdik."

Yani beyaz olan meniyi kırmızı olan katı kan haline getirdik. Arkasından o kan pıhtısını da organları belli, olmayan bir et parçası haline soktuk. Ardından o et parçasının çoğunu veya tamamını, hikmetin gereği olan özel biçim ve şekilde kaulaştırıp bedenin iskeleti, haline getirdik. Peşinden de bu kemikleri, daha önceki et parçasından arta kalan etlerle, yahut kudretimizle meydana getirdiğimiz yeni etlerle ve her kemiğe uygun olan türden, uygun miktarda ve ona münâsip şekilde kapladık. Sonra başka bir yaratişla tam olarak ona bedenî suretini, yahut liflemek suretiyle ruhunu, yahut kuvvetlerini ve duyularım, yahut bunların hepsini verdik.

Burada "Sümme / Sonra" kelimesinin kullanılması, iki yaratışın birbirinden tamamıyla farklı olduğuna işaret etmek içindir. İste İmâm Ebû Hanîfe bu âyeti hüccet, göstererek diyor ki: "Bir kimse, bir yumurtayı gasp ettikten sonra onun yanında iken yumurtadan civciv çıkarsa, civcivin tazminatı değil, yumurtanın tazminatı lazım gelir. Çünkü civciv olması, başka bir yaratışladır. "

B- "İşte yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne mübarektir!"

Yani Allah'ın (celle celâlühü) son derece kapsamlı ilminde ve açık kudretinde şânı ne kadar yücedir!

Burada yüce isim Allah'ın zikredilmesi, heybeti arttırmak, gönüllere korku vermek, zikredilen acayip fiillerin, İlâhlık hükümlerinden olduklarını zımnen ifade etmek ve tafsilatıyla anlatılan Allah'ın (celle celâlühü) kudretinin eserlerini, duyan veya düşünen, kimsenin, Allah'ın şanını tazim için hemen bunu ifade etmesinin bir vecibe olduğunu bildirmek içindir.

Yani Allah yaratış olarak yaratıcıların en güzelidir. Şu halde bu güzellik, yaratış fiiline aittir. Deniliyor ki; bu ifadenin bir benzeri de. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) "Allah, güzeldir; güzelliği sever" sözleridir. (Diğer bir rivâyete göre, hadîs, "Allah güzeldir; güzeli sever" seklindedir. Müslim, Kıtabul-Eyman, hadîs rakamı: 147; İbni Mâce, Kîtabu'd duâ, Bab: 10; Ahmed b. Hanbel: 4, 133, 134, 151) Yani Allah'ın (celle celâlühü) fiili güzeldir.

Rivâyet olunuyor ki, Abdullah b. Ebî Serh, Resûlüllah'ın vahiy kâtipliğını yapıyordu. Bu âyeti yazarken "Sonra onu başka bir yaratişla insan haline getirdik" cümlesine kadar âyeti yazınca, daha Resûlüllah, "işte yaratıcıların en güzeli oları Allah, ne mübarektir!" meâlindeki en son cümleyi söylemeden kendisi acele edip bu cümleyi böyle yazdı. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de: "Yaz! Öylece nazil oldu" buyurdu. Bunun üzerine Abdullah şüpheye düştü ve kendi kendine: "Eğer Muhammed'e vahiy geliyorsa, işte bana da geliyor" dedi ve kâfir olarak Medine'den Mekke'ye gitti. Sonra Mekke fethinde Müslüman oldu.

Diğer bir görüşe göre ise, kâfir olarak öldü.

Saîd b. Cübeyrin İbn Abbâs'tan (radıyallahü anh) rivâyetine göre, İbn-i Abbâs diyor ki: "Bu âyet nazil olunca, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): "Fetebâreke'llah... İşte yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne mübarektir!" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Böyle nazil oldu ey Ömer!" buyurdu. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) de bununla iftihar ederek şöyle diyordu: Dört şeyde Rabbime muvafık oldum: 1) Kâ'be tavafından sonra Alakam-ı İbrâhîm'in arkasında iki rekât namaz kılmak, 2) Kadınlara hicap konulması (perde arkasından kadınlarla konuşmak), 3) Ben, Resûlüllah'ın hanımlarına: "Yahut Allah ona daha hayırlısını verir" deyince, "Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona sizden daha hayırlısı, kendisini Allah'a veren, îman eden, sebatla îtâat eden, tevbe eden, ibâdet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verebilir" âyeti nazil oldu. 4) "İşte yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne mübarektir!" âyetidir."

İşte bak ki, bu vak'a, nasıl Hazret-i Ömer'in (radıyallahü anh) saadetine, Abdullah b. Ebî Şerhin ise bedbahtlığına sebep olmuştur! Nitekim Allah (celle celâlühü) buyurur kı: "Allah, onunla birçok kimseyi saptırır; birçoklarım da hidâyete eriştırk.

Denilemez ki: "İşte burada insan, kendiliğinden Kur’ân nazmı gibi konuşmuş oluyor ve bu da, Kur’ânin icazına halel getirir. " Zira beşer kudretinin haricinde olan, Kur’ânin en kısa sûresi miktarıdır. Kaleli ki, bu âyet-ı kerimenin icazı makabline bağlıdır.

14 ﴿