2"Zinâ eden kadın ile zinâ eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde onlara acıyacağınız tutmasın. Onların uygulanan cezasına mü’minlerden bir grup şahit olsun!" A- "Zinâ eden kadın ile zinâ eden erkekten her birine yüz sopa vurun." Burada, zikredilen pek açık âyetlerin tafsilatına ve hükümlerinin beyanına geçilmektedir. '/Aniye, kendi arzusuyla zinâ eden, kendi isteğiyle erkeğe zinâ imkânını veren kadındır; yoksa kendisiyle zorla zinâ edilen kadın değildir. Âyette zaniye kadın, zinâ eden erkekten önce zikredilmiş, çünkü zinâ fiilinde asıl olan kadındır; zira zinâ filini tahrik eden şeyler, kadında daha çoktur ve kadın, bu fiile imkân vermediği takdirde bu fiil gerçekleşmez. Bu âyette bildirilen yüz sopa hükmü, önceleri, evli olan ve olmayan bütün kadınları kapsayan umumî bir hüküm idi. Sonra bu hüküm, evli kadınlar hakkında kesin olarak nesih edildi (kaldırıldı). Bu kesin nesih konusunda delil olarak, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), zinâ işleyen Mâiz adındaki şahsı ve başkasını da recim etmesi (bunların taşlanarak öldürülmesine hükmedip bu hükmü uygulaması), yeterli delildir. Şu halde bu, Kur’ân hükmünün, meşhur hadisle nesih edilmesi kabilindendir. El-Izah adlı tefsir kitabında şöyle denilmektedir: "Recim, üzerinde ittifak edilen meşhur sünnet ile sabit olmuş bir hükümdür. Şu halde meşhur sünnet ile, Kur’ân hükmüne ziyade (ilâve) caizdir. Hazret-i Ali'den (radıyallahü anh) rivâyet olunduğuna göre şöyle demiştir: "Ben, Kur’ân'ın hükmüyle, zinâ eden kadına yüz sopa vurdum ve Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetinin hükmüyle de, zinâ eden kadını recim ettim." Diğer bir görüşe göre ise, bu hüküm, tilâveti (okunma metni) nesih edilmiş, fakat hükmü bâld olan "Yaşlı erkek ve yaşlı kadın, zinâ ettikleri zaman, Allah'ın cezası olarak, onları mutlaka recim edin. Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir. "âyetiyle nesih edilmiştir. Ancak. Hazret-i Ali'den (radıyallahü anh) rivâyet edilen hadis, bu görüşü red etmektedir. B- "Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde onlara acıyacağınız tutmasın." Yani Allah'ın (celle celâlühü) tâatindc ve cezasını uygulamada mahkûmlara şefkat ve merhametiniz tutup da, hükmü uygulamaktan sizi alıkoymasın veya müsamaha göstermenize sebep olmasın. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Muhammed'in kızı Fatıma bile hırsızlık etse, mutlaka onun da elini keserim." Bu âyette, "Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız" ifadesi, mü’minlerin heyecanına heyecan katmak ve bu yöndeki ateşlerini daha da alevlendirmek içindir (yoksa onların îmanında şüphe olduğu için değildir). Zira Allah'a (celle celâlühü) ve âhiret gününe îman, Allah'a (celle celâlühü) itaatte ciddiyet ve hükümlerinin icrasında gayret gerektirmektedir. Âyette âhiret gününün zikredilmesi, hükümleri uygulamamak veya müsamaha göstermek karşılığının âhiret azabı olduğunu hatırlatmak içindir. C- "Onların uygulanan cezasına mü’minlerden bir grup şahit olsun!" Bu, cezayı ağırlaştırmak içindir. Zira insanların huzurunda rezîl, rüsvâ olmak, bazen cezadan da fazla caydırıcı olur. Katâde'den rivâyet olunduğuna göre taifenin asgarisi, üç kişidir. İbn Abbâs'tan (radıyallahü anh) rivâyet olunduğuna göre ise, dört kişiden kırk kişiye kadardır. Hasen-ı Basrî'den rivâyet olunduğuna göre ise, taife on kişidir. Burada taifeden murat, teşhir ve caydırıcılık hâsıl olacak bir topluluktur. |
﴾ 2 ﴿