16

"Siz onu duyduğunuzda: "Bunu ağza almak bize yakışmaz. Hâşâ! Bu, pek büyük bir bühtanıdır" demeli değil miydiniz!"

Yani siz bu iftirayı, uyduranlardan, yahut yayanlardan duyduğunuzda onları tekzip ve irtikâp ettikleri suçun ne kadar korkunç olduğunu göstermek için: "Bizim böyle bir şeyi konuşmamız mümkün değildir; bu, hiçbir şekilde bizden sâdır olmaz."

Sübhanallah, bu iftirayı ağzına alanlara taaccüp ifade etmektedir. Bu kelime, aslında Allah'ın (celle celâlühü) pek acayip işleri görüldüğünde, Allah'ı (celle celâlühü), o gibi şeylerin Kendisine zor gelmesinden tenzih etmek anlamında kullanılırdı. Sonra çokça kullanılarak nihayet taaccüp edilen her şey için de kullanılmaya başlandı.

Yahut bu kelime, Allah'ı (celle celâlühü), Peygamberinin (sallallahü aleyhi ve sellem) zevcesinin iffetsiz olmasından tenzih anlamındadır. Zira Peygamberin İğz zevcesinin iffetsiz olması, kendisinden nefret ettirir ve evlilik gayesine halel getirir. Bu mânaya göre, anılan kelime, makabline îzah ve "Bu, pek bir bühtandır" cümlesine ön hazırlıktir. Zira hakkında bu iftira uydurulan şahıs, son derece azametk bir insandır ve böyle bir isnadın doğru olması imkânsızdır. Çünkü günahların önemsizliği ve büyüklüğü, sahipleri itibarıyladır.

16 ﴿