19"O kimseler ki, îman edenler arasında o çirkin işin (iftirâ'nın) yayılmasını arzuluyorlar, dünyada da, âhirette de dayanılmaz bir azap onlara mahsustur. Zaten Allah, bilir; siz ise bilemezsiniz." A- "O kimseler ki, îman edenler arasında o çirkin işin (iftirâ'nın) yayılmasını arzuluyorlar, dünyada da, âhirette de dayanılmaz bir azap onlara mahsustur." Burada çirkin işten murat, son derece çirkin olan o menfur iş ve zinâ suçlaması (ifk) demektir. Yahut zinanın kendisidir. Zinanın kendisi kastedüdiği takdirde onun yayılmasından maksat, haberinin yayılması demek olur. Yani onun yayılmasını arzuluyorlar ve bunu yaymaya kalkışıyorlar. Bu, sarahatle zikredilmemiş, çünkü arzulamak, kaçınılmaz olarak bunu da gerektirmektedir. Burada îman edenlerden murat, ya bütün insanlardır ve mü’minlerin zikri, insanlar arasında umde olmalarından dolayıdır. Ya da özellikle mü’minler kastedilmektedir. Dünyadaki dayanılmaz azaptan murat, onlara uygulanan had cezası ile başlarına gelen dünyevî belalardır. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah b. Ubeyy ile Hassan ve Mistah'a haksız yere zinâ suçlaması cezasını uygulamış ve Safvân da, Hassân'a bir kılıç darbesi vurmuştu ve gözleri de tamamen kapanmıştı. Ahiret azabından murat ise, Cehennem azabı ile yalnız Allah'ın (celle celâlühü) bildiği başkaca azaplardır. B- "Zaten Allah, bilir; siz ise bilemezsiniz." Yani Allah (celle celâlühü) bütün işleri ve ezcümle onların kalbindeki mezkûr kötü arzularım da eksiksiz olarak bilir; siz ise, O'nun bildiklerini bilemezsiniz; siz ancak zahirde hislerle anlaşılan sözleri ve fiilleri bilirsiniz. O halde siz işlerinizi bildiklerinize bina ediniz ve dünyada gördüğünüz zahir hallere göre cezalandırınız. Allah (celle celâlühü) ise, sırları yegâne bilendir. Bu itibarla O, ahirette, işlenip de kalplerde gizli tutulan fiillerden dolayı da cezalandırır. Bu izah, dünyadaki dayanılmaz azabın, zinâ isnadı haddinden (cezasından) ibaret olmasına veya bunu da kapsamasına göredir. Nitekim cumhûrun ittifakı da bu yöndedir. Ama eğer anılan dünyevî azap, mutlak olarak kastedilırse, o takdirde "îman edenler arasında o çirkin işin yayılmasını arzuluyorlar" cümlesindeki arzulamadan, yayma gayreti olmaksızın, yalnız arzulamanın kendisi kastedilir. Âyet-i kerîmenin siyakına münâsip olan da bu tefsirdir. Buna göre, arzulamaya azabın terettüp ettirilmesi, o çirkin işi yaymak için gayret harcayan ve bilfiil çalışan kimselerin azaplarının daha ağır ve büyük olduğuna dikkat çekmek için olur ve "Zaten Allah, bilir; siz ise bilemezsiniz" cümlesi, dayanılmaz azâbın sübutuna îzah ve gerekçe mahiyetinde olur. |
﴾ 19 ﴿