29

"Yemin olsun ki, Kur’ân, Peygamber vasıtasıyla bana geldikten sonra o kötü dost, beni ondan saptırdı. Zaten o şeytan, ziyadesiyle insanı felâket içinde yüzüstü bırakandır."

A- "Yemin olsun ki, Kur’ân, Peygamber vasıtasıyla bana geldikten sonra o kötü dost, beni ondan saptırdı."

Bu kelâm, mezkûr temennisinin gerekçesinin beyanı mahiyetindedir. Kelamın başında yeminin zikredilmesi, hatasını, pişmantiğini ve hayıflanmasını ziyadesiyle beyan etmek içindir. Yani yemin olsun ki, Kur’ân, peygamber vasıtasıyla bana ulaştıktan ve ben içindeki hakikati öğrenmek imkânına sahip olduktan sonra o kötü dost, beni Kur’ân'dan, yahut Resûlüllah'ın nasihatinden, yahut şahadet kelimesinden saptırdı.

B - "Zaten o şeytan, ziyadesiyle insanı felâket içinde yüzüstü bırakandır."

Zira şeytan, insanı helake götürünceye kadar ona dostluk yapar; sonra onu terk eder ve ona hiç faydası olmaz.

Bu kelâm, makabli için bir açıklama mahiyetindedir. Bu cümle, ya doğrudan doğruya Allah kelâmındandır; yahut zâtimin kelâmının devamıdır. Buna göre bunu söyleyen zâtim, dostunu, şeytanî vasıfların en özeti olan saptırmakla vasıflandırdıktan sonra onu şeytan olarak, vasıflandırmıştır. Yahut şeytandan İblisi kastetmiştir. Çünkü vesvesesi ve iğvâ ile kendisini saptıranların dostluğuna ve hidâyetçi olan Resûlüllahın muhalefetine sevk eden İblistir. Şeytanın, onu yüz üstü bırakmakla vasıflandırilması da, zımnen bildiriyor ki, şeytan ona dünyada vaatlerde bulunuyor ve âhirette ona faydalı olacağı umudunu ona veriyordu. Bu, İblisin haline daha uygundur.

29 ﴿